hesabın var mı? giriş yap

  • böyle bir şey yok, çünkü silgiler biteceklerini anladıkları zaman sahipleri üzülmesin diye sessizce ortadan kaybolup tek başlarına ıssız bir yerde biterler.

  • iyilik de kötülük gibi bulaşıcıdır.
    burada benim gördüğüm şey şu; daha önce çok daha samimi versiyonlarını televizyondan gördüğümüz nöbet tutan askere yardımcı olan insan figürü "ben de bir şeyler yapmak istiyorum" diyen iyi niyetli insanlara rolmodel olmuştur.

    niyet iyi olduktan sonra komik gözükmesi bence bir sorun değildir. askerlik olgusuna saldırmak için askeri ve ona yardımcı olmaya çalışan ama elinden bir şey gelmeyen iyi niyetli insanları malzeme etmek argüman üretmede zorluk çekildiğine delalettir.

    çünkü temelinde askerlik kurallardır, soyut bir kavramdır. asker o kurallara uymakla yükümlü insandır. ben askerdim mesela. nöbet tutarken biri beni yellese duygulanırdım bile belki. yani şunu demek istiyorum özetle; askerlik, atatürk, türkiye cumhuriyeti gibi kavram ve kişilerle ideolojik sorunlarınız varsa böyle salvo vuruşlarla bu kavramları yıpratmanız çok uzun zaman alır. daha direkt yöntemler kullanmalısınız.

    iyi niyet özenerek de olsa, histeri şeklinde de olsa, içten gelerek samimi bir biçimde de olsa yayılmalıdır. kafa kesilen, kalp yenilen, kadınların kafeslerde satıldığı coğrafyada aşağılayacak bir bu olayı bulabiliyorsak bizim de vicdan terazimiz doğru çalışmıyor demektir. efendim bunlar başka ülkeler bizim ülkenin sorunları başka diyenler için de hırsızlık, rantçılık, sınavlara karıştırılan hile, rüşvet, yolsuzluk, talan, işçi güvenliği, insan hayatına verilen önem, ifade özgürlüğü, adalet, kuvvetler ayrılığı, eşitlik, inanç özgülüğü, gelir dağılımı uçurumu gibi önemli hadiseler mevcut.

    memlekette konuşulacak tek bu komik yelleme hadisesi kalsın trolleri kıskandıracak taşağı ben geçerim merak etmeyin.

  • her yaptığımızın islamda yerinin olması şart değil ki.
    örneğin islamda namaz kıldırma ve cenaze yıkama gibi dini bir takım ritüellerin yerine getirilmesi için kamudan toplanan vergilerden temin edilmek üzere, maaş alınmasının da yeri yok. biz buna bir şey diyor muyuz?

  • evet şimdi "bonco yopolmomoolı yatıyoolar" ergenlerini sırayla izleyelim.

    bak düşük zekalı, anlayacağın gibi anlatayım; üniversitedeki bir profesör hocadan doçentine, hastanede muayeneye gittiğin doktorundan, ameliyat için kendini emanet ettiğin cerrahına, kolluk güçlerinden itfaiyesine herkesi ilgilendiriyor bu mesele, paşam memuru ptt'de memuriyetle sınırlayan bir dünyası var çünkü, tabi gel gör ki o adamlar da ne kafa patlatıyor senin imza ve okuma yazma bilmeyen dede ve ninelerinin işlerine, yüz yüze günde 25 dakika konuşmadığı çocuğuna 6 saat emanet ettiği öğretmene de ne yapıyor diyor bu adam sonuçta.

    sen sanıyor musun bu ülkede 500-600 dolara profesör-doçent akademisyenleri, cerrahları, diş doktorlarını tutabileceksin? ama yok paşam masa başı memuruna kinlendiği için bu adamlar da mutsuz edilmeli.

    memur ekibi bu zammı haketmiyor görüşünü sadece "memursen" üyelikleri sebebi ile savunursanız hak veririm o kadar, bu sarı sendika yetkili olduğu müddetçe kimse gün yüzü göremeyecek.

    bir akademisyen olarak söylüyorum, bu sene 2 makalem yayınlandı, 2 sunumum var fakat gel gör ki polonya'daki bir garson kadar maaş alamıyoruz, daha önce de yazdım; makale, dergi bunlar karın doyurmuyor artık kur, coin, endeks takip eder olduk "yok olan" maaşlarımız yüzünden.

  • kazazedelerin cep telefonlarını da olay yerinden çalıp kaçan kadın. bu suç olmalı. gasp'a vs girmiyor mu? hem adamları öldürüp yarala hem de kişisel eşyaları çal? bilen aydınlatsın.

  • son bir buçuk yıldır gerçekleştirmek zorunda kaldığım eylem. hayatımın hiçbir döneminde böyle bir hayalim yoktu; neydim demeyeceksin ne olacağım diyeceksin, biz de başladık öğrenmeye. kurstu şuydu buydu ve tabi ki azimdi hırstı iradeydi hepsi çok faydalı ama ben en çok aşağıdaki sitelerin faydasını gördüm:

    http://www.mylanguageexchange.com/
    http://www.polyglotclub.com/
    http://www.conversationexchange.com/

    elbette başka siteler de vardır ama ben bunlara üye oldum ve hepsinden birkaç tane adam akıllı "language exchange" arkadaşı buldum. kurs murs teoride çok faydalı tabi ama pratik yapmak için türkçe öğrenmek isteyen fransızları bulup onlara fransızca olarak türkçe öğretmeye başlayınca epey bir ilerlemek zorunda kalıyor insan.

    6 ayın sonunda sözlük yardımıyla kitap okuma kıvamına geliyor insan. kitap, sözlük, cep telefonu sözlüğü, not defteri, kalem, silgi filan; kitap okumak bir keyiften çok bir ders çalışma biçimine dönüşüyor ama olsun; epey bir öğreniyor insan her seferinde. hele ki daha önce türkçe'de okuduğunuz bir kitabın fransızcasını okumaya çalışınca daha bir zevki oluyor. zavallı ben, richard bach'ın "martı"sını hem türkçe, hem ingilizce hem de fransızca okumuş oldum bu sayede.

    eşek değiliz herhalde bir beş yıla kadar filan ortanın üstü, derdimizi anlatacak kadar filan konuşuruz ümidindeyim; hele ki paris'te. insanın derdi büyük olunca ne kadar öğrense de yetmiyor haliyle. yoksa ça va, ça va, rahat rahat geçer bir ömür.

    bir de şöyle bir hayalim var; yirmi yıl içinde fransa'da kültür, eğitim bakanı filan, artık ne gerekiyorsa onu olup fransızcaya bir el atacağım. masculin feminin'i, yazılış ile okunuş arasındaki derin uçurumları bir de şu "exception"ları hepsini bir elden geçireceğim; grameri yeniden düzenleyip kurtaracağım gelecek nesilleri bu dertten, sıkın dişinizi biraz...

    not: "paris'te fransızca öğrenmek" üzerine kişisel deneyimlerimi ve alternatif önerileri içeren bir yazı için:

    http://www.pariste.net/…iste-franszca-ogrenmek.html

  • bir öğrencim var biz ona musa diyelim. musa yaşıtlarına göre epey kısa ve zayıf, kaydederken kimlikte doğum yılına baktım doğru mu acaba diye. sesi de kendi gibi minicik. o kadar sevgi dolu ki cümlesine hep canım öğretmenimmmm diye başlıyor o minik ince sesiyle. mest oluyorum yemin ederim.

    bugün sulu boya kullanmayı öğrendik, boya nasıl kullanılır, fırça nasıl kullanılır anlattım sonra da bıraktım resimlerini boyadılar, bir süre sonra baktım ki musa arkasını dönmüş minik ayaklarını sallıyor, elleriyle yüzünü kapamış.

    gittim yanına noldu dedim. benim güzel kalplim diğer çocuklara heyecanla resmim güzel oldu mu diye sormuş, çocuklar da iğrenç, hep taşırmışsın, ıyyy çok kötü gibi şeyler söylemişler gülüşünü soldurmuşlar. gel dedim ikimiz beraber çok güzel bitane yapalım, onlara gösterelim resim nasıl yapılırmış. yanına oturdum çok güzel bi resim yaptık beraber. bu sefer bütün çocuklar onun yanına gelip iltifatlara boğdular. minik cılız sesiyle çok güzel yaptıkkkk canım öğretmenimmmm dedi sevindirik oldu. neşesi yerine gelince ben de mutlu oldum.

    sonra masama geçtim düşündüm biraz. hadi bunlar çocuk ama insanlar büyüyünce de aynı. hevesini kırmak için herşeyi yapıyorlar. senin mutlu olmandan rahatsız oluyorlar. dibe çekmeye çalışıyorlar. umarım ilerde musa bu tarz insanlarla hiç karşılaşmaz. lan insanlar üzmeyin sakın onu büyüyünce. bırakın hevesle bir şeyden bahsettiğinde baltalamayın, destek olun. yeminle gebertirim hepinizi.

  • maaşlı şakirt troll'lerin son zamanlarda sarıldıkları yeni tür cümlelerin ortak paydası.
    bir de uzun ve süslü entry'lerle pekiştiriyorlar güya düşüncelerini.
    sanırsın ki her gün gaz yemiş, her gün ıslanmış, özgürlük ve demokrasi için parkta sürünmüş, evine gidip yatmamış bile..

    "ben oraya ağaçlar için çıktım ama apo posteri açılınca nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
    "ben oraya ağaçlar için çıktım ama polise taş atılınca nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
    "ben oraya ağaçlar için çıktım amaesnaf siftah yapamayınca nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
    "ben oraya ağaçlar için çıktım ama borsa çakılınca nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
    "ben oraya ağaçlar için çıktım ama mitinglere 1,5 milyon kişi katılınca nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
    "ben oraya ağaçlar için çıktım ama iş dükkan boykotuna gelince nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
    "ben oraya ağaçlar için çıktım ama ab desteğini görünce nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
    "ben oraya ağaçlar için çıktım ama cnn 8,5 saat yayın yapınca nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"
    "ben oraya ağaçlar için çıktım ama kabul edelim beyler, yenildik ve ben nasıl bir oyunun parçası olduğumu anladım"

    he gülüm he..
    ben o başlığa düşüncelerimi yazmak için geldim ama senin troll entry'ni görünce nasıl bir oyunun parçası olduğunu anladım..

  • ulan enflasyon, döviz kuru falan tamam da, turco pizza diye yazdığınız pizza bugünkü dolar kuruyla (30,1 tl) bile 41,52 dolara geliyor.
    dünyanın hiç bir ülkesinde bir pizzaya 41,5 dolar ödemezsiniz. ulan gerçekten döviz arttı, enflasyon falan diye iyi öpüyorlar milleti.

    1250/30,1=41,52 usd
    41,52 usd = 38,16 euro

    hırsımı alamadım italya fiyatlarını buldum

    ulan roma'nın ünlü restoranlarından birinin menüsü bu. türüflü bilmem neyli yemekler bile 25 euro en pahalısı. bu milleti öpmelere doyamadınız.
    hızımı alamıyorum efenim. yukarıda linki olan restoranda 1 kutu (10gr) beluga havyarı (en pahalısı) 35 euro.

    kısa özet: sizin ben devr-i devranınızı ve dahi izzet-i ikramınızı seveyim.