hesabın var mı? giriş yap

  • zahmete girip takımla istanbul'a gelmesine de gerek yokmuş, oklahoma'dan atsa yine sokar pezevenk.

  • özetinin şu şekilde olduğu maç.

    kayseri birinci golü attı, galatasaraylı: oh be fener de elendi.
    kayseri ikinci golü attı, galatasaraylı: ahahahahah mallar rezil oluyor. forumlara girip esprileri hazırlayalım.
    fenerbahçe durumu 2-1'e getirdi, galatasaraylı : olsun fener çeviremez.
    fenerbahçe durumu 2-2'ye getirdi, galatasaraylı: kesin şike var.

    fenerbahçe tur atladı, galatasaraylı : eziklere bak galibiyete seviniyorlar, hem bizim uefa kupamız var.
    _______________________________________________________________________________

    kayseri birinci golü attı, beşiktaşlı: yine elenir bu ezikler
    kayseri ikinci golü attı, beşiktaşlı: beter ol beter ezik fener. beyler twitter için haşteg hazırlayın.
    fenerbahçe durumu 2-1'e getirdi, beşiktaşlı : bu gol yenir mi lan mal!
    fenerbahçe durumu 2-2'ye getirdi, beşiktaşlı: kesin şike var.

    fenerbahçe tur atladı, beşiktaşlı : bu eziklerin finalde elenmesi daha zevkli, hem geçen yıl biz kazanmıştık.

    ________________________________________________________________________________

    kayseri birinci golü attı, trabzonlu : kupamızı verin.
    kayseri ikinci golü attı: trabzonlu: kupamızı verin.
    fenerbahçe durumu 2-1'e getirdi, trabzonlu: kupamızı verin.
    fenerbahçe durumu 2-2'ye getirdi, trabzonlu: kupamızı verin.

    fenerbahçe tur atladı, trabzonlu: uefa o kupayı bize verecek.

  • istatistiğine soktumunun.

    olaya gelin hele;

    bu sene ligde gol attığı her maçta 2 ve üstü gol atmıştır.

    1 taneye tenezzül etmemiş, "hiç atmam daha iyi amk" demiştir.

  • önsöz: okuyacağınız entry bir deney safhasını anlatmaktadır, deney sonucunda hipotez reddedilmiştir. sonuçlar gerçek değildir ama dünyada yaşayan her canlıya saygı göstermemiz açısından düşündürücü ve bilgilendiricidir.

    büyüklerimiz hep bize çiçeklerinle konuş, onları sev derdi. pek inanmasam da onlarla ara ara konuşurdum. lakin okuduğum şu yazı beni hayrete düşürdü. paylaşmaktan büyük mutluluk duyarım.

    "amerikalı yalan makinesi uzmanı cleve backster'ın işi dünyanın her yanından gelen polislere ve görevlilere poligraf denen bu aygıtın kullanılmasını ve inceliklerini öğretmekti. 1966 yılında yoğun bir çalışma gününün sonunda backster odasında otururken yalan makinesinin elektrodlarını "deve tabanı" bitkisinin yaprağına bağladı. backster'in amacı bitkiye su verildiğinde yapraklarda bir tepkinin olup olmayacağını öğrenmekti. saksıya biraz su döktü, bir süre bekledi ama bitkide değişikliği gösteren hareketi poligraf cihazında saptayamadı.

    galvanometre yalan makinesinin bir parçasıdır. insanda galvanometre göstergesini sıçratacak denli güçlü bir tepki elde etmenin en etkin yolu, onun yaşamını tehdit etmektir. backster de bu düşünceden yola çıkarak vahşi bir saldırı yapmaya karar verdi. elektrodların bağlı olduğu yaprağı yakacaktı. kafasında yakma düşüncesini canlandırmasıyla birlikte yazıcı uçta bir hareket oldu. backster yerinden kıpırdamamıştı. peki ne olmuştu da yazıcının ucu hareket etmişti? acaba bitki aklından geçenleri mi okumuştu?

    kibrit almak için odadan dışarı çıkıp geri döndüğünde, grafik kağıdının üzerinde yeni ve ani bir dalgalanmanın kaydedildiğini gördü. daha sonra yaprağı yakacakmış gibi hamle yaptığında hiçbir tepki görmedi. acaba bitki gerçek ve yapmacık amaçları ayırt edebiliyor muydu?

    gördükleri bir rastlantı mıydı yoksa gerçek miydi? bu olay sayısız deneylerin başlangıcı olmuştu. benzeri deneyler, farklı poligraf aygıtlarıyla, otuza yakın bitki üzerinde farklı kişilerle yapıldı. hepsinde de benzer gelişmeler gösteren bu deneyler, yaşama başka bir bakış açısıyla bakması gerektiğini söylüyordu.

    bir süre sonra bitkilerin bellekleri olup olmadığını düşünmeye başladı ve bu yönde bir deney hazırladı. backster'in öğrencilerinden altısı, yapılacak deney için gönüllü oldular. bir odaya iki saksı çiçek ve bir kura torbası konuldu. denekler teker teker odaya girecekler ve ne yapacaklarını, çektikleri kurada öğreneceklerdi. kağıtlardan birinde, odada bulunan bitkilerden birini kökünden sökmek, ayağının altına alıp çiğnemek ve tümüyle öldürmek biçiminde bir talimat yazılıydı. cinayet tümüyle gizli işlenecekti. yani ne backster ne de öteki öğrenciler suçlunun kim olduğunu bilmeyeceklerdi. bunu yalnızca odada bulunan ikinci bitki bilecekti.

    deney tamamlandı. önce backster ve sonra teker teker deneye katılan öğrenciler içeri girdiler. öteki beş öğrenciye hiç tepki vermeyen bitki, gerçek suçlunun her yanına yaklaşışında, yazıcının ibresini çılgın gibi oynatıyordu. demek ki bitkilerin duyguları algılama ötesinde, geçmişi de anımsayan bellekleri vardı."

    ben inanıyorum ki eski insanlar böyle deneyler yapmadan da bitkilerin onları duyduğunu ve anladığını biliyorlardı. yoksa amerikan yerlileri niçin ihtiyaç duydukça ormana gidip, kollarını iki yana açıp, sırtlarını çam ağaçlarına yaslayıp , ağacın enerjisiyle kendi güçlerini tazelesinler? ya da neden solomon adasındaki yerliler kesmek istedikleri ağaçları balta ile kesmek yerine etrafında halka olup kötü sözler söyleyip, lanet etsinler? bu yöntemle bir kaç güne kalmadan ağacın yaprakları dökülür, ağaç kuruyup gidermiş. ya da neden anneannemin en sevdiği çiçeği her gün daha bir aşkla şevkle açıyor, odanın ortasında prenses gibi kasılıyor?

    ama benim esas derdim bitkilerin bunu hissetmesinden ziyade biz insanoğlunun yaşadıklarımız karşısında neler hissettiğimiz. insan haricindeki canlılar bile bu tür durumlardan ciddi manada etkileniyorsa biz ne durumdayız kim bilir?

    edit: işbu entry başkent üniversitesi kültür yayınları dergisi 2004 eylül sayısından aktarılmıştır. bu deney bilimsel metodlara uygun yapılmamış, üstelik sürekliliği de yokmuş yani tekrarlanınca farklı bulgular elde edilmiş. dolayısıyla hipotez reddedilmiş. kaynaklar için şöyle;

    [http://www.skepdic.com/plants.html http://www.skepdic.com/plants.html]

    [http://sniggle.net/science.php http://sniggle.net/science.php]

    [http://www.vegansoapbox.com/what-about-plants/ http://www.vegansoapbox.com/what-about-plants/]

    [http://www.newyorker.com/…/23/the-intelligent-plant http://www.newyorker.com/…/23/the-intelligent-plant]

    destekleri ve düzeltmeler için, ealtin, lecagot, malmazel nickli arkadaşlara teşekkür ederim.

    bir yanlış anlamaya mahal vermişsem, herkesten özür dilerim.

  • bir galatasaraylı olarak söylüyorum: eğer bu şekilde kendini geliştirmeye devam ederse arda'nın esamesini okumayız.

    neden derseniz? arda'nın oyunun en önemli yönü zekası ve ayağında iyi top tutabilmesi. gökhan töre ise hızlı ve ayakları çabuk bir futbolcu, daha önceden kendisinde göremediğim şut özelliği de gelişiyor günden güne. futbolcular sezon sezon formunda olabilir bunu kabul ediyorum ama bu adam zaten yetenekliydi, şimdi ise üstüne koyuyor. rakip takımda olması bir şey farkettirmez. futbolun zevki burada, bütün iyi oyuncular senin takımında olsa ve daha iyisi olmasa tadı çıkmaz zaten.

    demek istediğim şey arda şanslıydı atletico madrid'e gittiği için. çünkü diego simeone ve takım inanılmaz bir ivme yakaladı. kendisi orada 10 numaralı formayı giyse de hiçbir zaman gerçek bir 10 numara gibi oynamadı. 60'dan sonra oyundan düştü sürekli. ben arda'yı severim. galatasaraylı'dır çünkü ama bence abartıldığı kadar(atletico'nun beyni vs.) iyi bir futbolcu değil.

    bu çocuğa robben diyorlar, demesinler. bu çocuk ister beşiktaş'ta ister başka bir takımda avrupa'da başarılar kazansın. biz ondan sonra gelenlere gökhan töre diyelim. ve isterseniz kızın ama kendisi olmasa demba ba bu etkiyi gösteremezdi bu takımda. bence beşiktaş'ın bu seneki performansının sebebi demba ba değil kendisidir.

    hepinize saygılar.

  • ve normal sezon sona erdi.
    ilk tur eşleşmelerine şöyle hızlıca bakacak olursak;

    toronto raptors 4–1 washington wizards

    nba tarihinin en başarısız takımlarından raptors, koç dwayne casey’in damıta damıta kurduğu sistem ile çok başarılı bir normal sezon sonunda doğu’yu lider bitirdi. normal sezon sonunda nba’in son 3 senesini domine eden golden state warriors’tan fazla galibiyet almış olmaları bile muazzam bir başarı esasında. konferans finaline kadar çok sıkıntı yaşayacaklarını düşünmüyorum. iki all-star ve bir sürü yan parça şebekten oluşan wizards 3 maç umut verip 4 maç siirt köy hizmetleri performansı gösterdiği için en fazla bir maç alırlar evlerinde diyorum. guardların kavgası (demar derozan - kyle lowry vs john wallbradley beal) başa baş geçse bile raptors’ın yedek kadrosu dalga geçer wizards ile. bol bol drake görürüz seride.

    boston celtics 4 -1 milwaukee bucks

    celtics sezon başı kadrosuna kattığı iki all-star’dan bir tanesini (bkz: gordon hayward) hiç kullanamayıp diğerini de sezon sonu ameliyat ettirince (bkz: kyrie irving) şu an oldukça ilginç bir durumla karşı karşıya kalmış bulunuyoruz. şampiyonluk umutları yok ancak en az 1 playoff serisi geçeceklerini düşünüyorum. kadro kıyaslaması yapıldığında bucks oldukça üstün ancak takım oyunu ve savunma namına bir geçer akçeleri yok. giannis antetokounmpo şu an izlediğimiz en heyecan verici ve durdurulmaz adam olabilir ama 40-15-8-4-3 gibi istatistikler yapmadığı sürece bucks’ın ilerlemesi güç. jabari parker, eric bledsoe, malcolm brogdon ve khris middleton gibi adamların ekstra bir şeyler üretmesi gerekiyor. öte tarafta jayson tatum ve jaylen brown için oldukça önemli bir seri olacak. brad stevens ve taktik dehası seriyi uzatmadan bitirir.

    philadelphia 76ers 4–1 miami heat

    trust the process. joel embiid yok gene de yenilmiyorlar. sezonu 16-0 galibiyet serisi ile bitirdiler. ben simmons kesin yılın çaylağı ancak çok net all-star performansı gösteriyor. ersan ilyasova kenardan çok faydalı skor katkısı veriyor. jj redick ligin en muazzam şutörlerinden birisi.
    öte tarafta miami sıfır yıldız ile güzel bir sezon geçirdi. kendilerine teşekkür ederiz. evlerinde dwyane wade’in eski günlerden %60 bir performansı sonucu maç kazanırlar. wade gene tribünlere “not in my house” çeker, kariyeri bittiği zaman izlenecek ekstra 45 saniye materyal çıkar.

    cleveland cavaliers 4-2 indiana pacers

    geldik zurnanın zırt dediği yere. lebron kariyerinin 15. yılında ilk defa 82 maçın tamamını oynadı. rakamları her zamanki gibi mvp hakkedecek seviyede. ve motivasyonunun üst düzey olduğuna kimsenin şüphesi yok. her türlü ilk turu geçer. 1 maçı kaybeder, bir maçı sallamaz diye tahmin ediyorum. öte tarafta paul george’u sezon sonu yok pahasına kaybedecek olan pacers’ın victor oladipo ve domantos sabonis alarak geldiği şu durum ayakta alkışlanmayı hakkediyor. zır deli lance stephenson ve lebron james eşleşmeleri çok zevkli geçecek.

    houston rockets 4–1 minnesota timbwerwolves

    t’wolves normal sezonun son maçının uzatma anlarında playoff’a girmeye hak kazandı ve mevcut en uzun playoff kuraklığına son verdiler. kadroları iyi ancak karşılarında gelmiş geçmiş en iyi hücum eden takımlardan biri var. playoff başarısızlıkları başarılarından fazla olan chris paul ve james harden’ın kanıtlayacak çok şeyi var. ilk turdan sıkıntı yaşamamaları gerekiyor. karl anthony-towns clint capella ‘yı savunacağı (veya harden ve paul ile adam değiştireceği) pick&roll pozisyonlarında oldukça sıkıntı yaşayacak sanırım.

    golden state warriors 4–0 san antanio spurs

    spurs eski spurs değil. kevin durant ve draymond green işi ciddiye alırlar. maç vermeden geçer seri.
    spurs üstüste 21. sene playoff’a kalması şu anlama geliyor. abd kanunlarına göre kendi başına alkol satın alma yaşına ulaştı spurs son kez playoff’a katılamadığı zaman doğanlar.
    portland trail blazers 4–2 new orleans pelicans
    bahis siteleri %65 portland diyor. ben de onlara güveniyorum ancak öte tarafta da anthony davis var. iki tarafta kazanabilir aslında. izlemesi zevkli bir seri olacak.

    oklahoma city thunder 3–4 utah jazz

    bir tarafta üst üste iki sezon triple double ortalama ile tarihe geçen russell westbrook, en iyi çift yönlü oyunculardan paul george, skor bulma konusunda nba efsanesi carmelo anthony ve belki de ligin en güçlü oyuncusu steven adams. öte tarafta nihayet potansiyelini gösteren ricky rubio, draftın sürpriz yumurtası dwyane wade 2.0 donovan mitchell, avustralya’nın jordan’ı joe ingles ve kollarını açtığı zaman 3. köprü olan büyük olasılık yılın savunmacısı seçilecek rudy gobert.

    bam güm seri izleriz. maçlar yakın skorlarla geçmez, kazanan rahat kazanır. okc tarafında (daha doğrusu russell westbrook) 42 sayı, 18 rebo, 15 asist gibi istatistikleri görmek ne kadar mümkünse 2/14 şut isabeti veya 9 top kaybı da o kadar mümkün.

    --- --- ---

    coming next: normal sezon ödül tahminleri

  • 16 maç ceza yemiştir. pfdk kırk yılda bir doğru karar vermiştir. emsal bir karar olacaktır ayrıca.

    emsalliği sadece hakemi itip kakma değil, arkasını birilerine dayayıp 'adamcılık' oynayanlar için de geçerli olmasından ötürüdür.

    ekleme: yallah katar'a.

  • (bkz: kuru kalabalık)
    dünya'nın en boş insanlarının yaşadığı ülkedir. fakir fukara çilekeş ülkelerin vatandaşları bile böyle boş beleş değildir. adamların hayatta kalmak için bir şeyler öğrenmesi ve onu çok iyi uygulaması gerekir zira. türkiye'de durum böyle değil. türkiye'de milyonlarca insan var üreten kesimin üstünden geçinen.

    90'larda bir söylem vardı. devlet bize baksın diye. o söylem gerçek oldu şu an. devletin baktığı milyonlar var. devletin ne olduğunu anlamakla ilgili bir gerizekalılık mevcut türkiye'de. devlet demek sen ben demek. şu an milyonlarca insan boş boş ortalıkta dolanıyor ve sen ben çalışıp onlara bakıyoruz. durum bu. ama bu duruma uyanmış kimseyi göremiyoruz.

    kimisi öğrenci olduğu için sağdan soldan sosyal yardımla(senden benden) geçiniyor. kimisi direkt akp'li olduğu için çeşitli vakıflardan(senin benim paramla finanse edilen) geçiniyor. kimisi 45 yaşında emekli olmuş senden benden geçiniyor. kimisi kapağı devlete belediyeye vs atmış gizli işsiz ve senden benden geçiniyor. kimisi harbi işsiz anasından babasından karısından kocasından abisinden ablasından geçiniyor.

    ya şu kodumun yerinde bu kadar insansınız. kaçınız bir şey üretiyor?

    söyleyeyim.
    türkiye'de çocuklar hariç her 2 kişiden birisi çalışmıyor. ya ev hanımı, ya emekli, ya işsiz, ya öğrenci, ya engelli ya da birşey birşey ama çalışmıyor. yani kuru kalabalık. %46 istihdam oranı yani çalışmayan çalışandan fazla. ki bu tuik raporu, güvenmeyin fazla. bunun içinde tonla polis, asker, atm memuru, torpilli atm belediye çalışanı, danışman zart zurt var.

    bu çalışanların kaçı bir şey üretiyor gerçekten?
    sanayide yaklaşık 6 milyon insan, tarımda yaklaşık 6 milyon insan çalışıyormuş türkiye'de. 12 milyon etmiyor toplamda ama hadi 12 milyon diyelim. türkiye'de bir şeyler yapan üreten insan sayısı bu. bunun da içinde bu sektörlerin satış pazarlama, reklam, yönetim zart zurtu mevcut. buğday üreten, un üreten, undan ekmek üreten, araba parçası üreten, plastik üreten insanlardan bahsediyorum. bunlar olmasa hepimiz acımızdan gebeririz.

    ben anlamıyorum bu kadar insan hizmet sektöründe çalışıyor. kime ve neye hizmet ediyorsunuz abi siz? bommmboş insanlara hizmet ediyorsunuz. hayır size sormuyorum. bu durumu yaratanlara soruyorum aslında.

    sonra da soruyorsunuz türkiye'de neden alım gücü düşük diye. ki bunu da soramıyorsunuz aslında. her şey pahalandı diyorsunuz.

    türkiye'de bir şey üreten yokki. türkiye koca bir saadet zinciri. herkes birbirini kazıklıyor.

    ülke çapında değil de ufak çapta düşünün. eviniz var. bu eve birileri yemek, su, elektrik, internet ve eşya sokmak zorunda. evde 8 kişi yaşıyor. bu evde yaşayan 8 kişiye karşın sadece bir kişi çalışıp para getiriyor. getirdiği parayla da tüm ihtiyaçlarını karşılıyor. türkiye bu işte. 8 kişiden 5'i hiçbirşey yapmıyor biri çocuk dördü işsiz bunların. kalan 2 kişi de evde size ve ev ahalisine hizmet ediyor. o dışarda çalışıp para getiren de evde öyle huzurlu falan değil ha. herkes etini kopartıyor akbaba gibi zavallının üstünden.

    böyle ev mi geçindirilir?

  • bugün yine maç yorumluyor. buraya gelecek yazılar 3 aşağı 5 yukarı belli. vay şunu dedi, vay bunu dedi. artık hayatımızdan çık dede falan. ahahah çok orijinalsiniz aferim.

    ben size farklı bir şeyden bahsedeceğim. dinleyin de öğrenin develer!

    kendisi şu hayatta en çok özendiğim insanlardan biridir. samimi söylüyorum bunu. komiklik falan yapmıyorum. çok ciddiyim.

    peki neden?

    çünkü çok az insanda bir arada bulunan 2 özelliğe sahip.

    birinci özellik: zenginlik.
    ikinci özellik: bu zenginliği nasıl harcayacağı konusunda zevk sahibi olmak.

    kısacası para harcamayı biliyor. hatta parayı bu kadar tatlı harcayan adam görmedim diyebilirim.

    ilk önce üründül'ü tanıyalım:

    az önce merak edip baktım : 73 yaşında reis.

    kendisi hem ytong'un hem burger king'in türkiye distribütörü ortağı. iki mükemmel ve kendi kendine işleyebilen sektöre yatırım yapmış: yeme içme ve inşaat malzemeleri.

    acun gibi gelecek sene ne yapsak da izleyicileri tv'ye çeksek derdi yok, müteahhitler gibi ihalelerle işi yok, çoğu zengin iş adamı gibi siyasetçilerle işi yok, çevre yapma gibi bir derdi yok. yatırım yaptığı iki sektör de bu ülkede ekonomik krizde çökecek en son iki sektör. kısacası bu ülkede bu sektörde iş yapmak isteyen herkesin afedersiniz zike zike para ödeyeceği iki sektör.

    gelelim para ve zevk kısmına. belli ki en büyük tutkusu futbol. stadyuma gitmek, o heyecanı canlı olarak yaşamak, atmosferi yaşamak. bir çeşit emeklilik hayatı yaşıyor ve bunu gayet de kendi tutkuları peşinde yapıyor. mal gibi evinde oturmuyor. parasını gold digger saçma salak karılara yedirmiyor (belki de yediriyordur ama yediriyorsan da böyle yedir, reklam olma). parasını harcarken aptal saptal işler yapıp salak gibi kimsenin gözüne batmıyor.

    tutkusu ne? futbol. atlıyor uçağa, gidiyor ispanyaya real maçı seyrediyor, dönüyor atlıyor hop ingiltere, orada da bir man city maçı patlatıyor, paris'e gidiyor, psg maçına giriyor locada şarabını içerken mbappe izliyor.

    bir işle bu kadar ilgiliyseniz bu ilginizi de paylaşmak istersiniz. ne bileyim single malt viskicilerdensinizdir mesela, bu alanda birilerine bu deneyimi aktarmak , bu konu hakkında fikri sorulan adam olmak istersiniz. bu adam o ihtiyacını da gideriyor: acun arıyor "abi almanyada dortmund maçı var, yorumlamak ister misin?" diyor. e olur diyor atlıyor jetine hop dortmund'da spikerin yanında oturuyor, hem en büyük tutkusunu gerçekleştiriyor, hem de tv'de yorumlayarak en sevdiği konu hakkında tv'de konuşuyor.

    aranızda bu adamı yorumcu sanan, bundan para kazandığını sanan gerizekalılar var farkındayım. la ne yorumcusu, ne para kazanması? yorum yaptığı maçların yayınlandığı kanalların sahipleri kadar zengin neredeyse bu adam. götü boklu yorumcu parasına mı kaldı? "güzel bi maç ayarla da bahane olsun bana da gideyim izleyeyim acun" diyordur muhtemelen. atlayıp gidiyordur jete, kabine oturup çayını sigarasını içerken keyifli keyifli maç yorumluyordur. hatta bir çok kanal yöneticisinin "şimdi yorumcunun gittisi geldisi orada kalması ile uğraşmayalım, ömer abi zaten oralardadır arasak gelir anlatır bir iki bir şey" kafasıyla adamı aradığına da eminim.

    ha benim tutkum bu kadar futbol olur muydu bilmiyorum ama salt futbol da değildir sanırım tutkusu. bir nevi dünya gezintisi için bahane gibi futbol. zengin olsam en olmak istediğim zengin şekli bu adamın şekli. bir kere mi geldik bu dünyaya diyip, kimseye de para pul yedirmeden, en büyük hobisine para harcayarak dünyaları geziyor. girmediği stadyum, çıkmadığı şehir, canlı izlemediği kalburüstü takım kalmamıştır muhtemelen. bizim işten güçten televizyondan bile denk gelemediğimiz ve anca sonrasında youtube'da falan izleyebildiğimiz sayısız mucizevi futbol olayına canlı tanık olmuştur. parasını tutkusuna harcıyor, bunu yaparken kimseyi irrite de etmiyor, saçma salak işlere girmiyor, herkesin saygı duyduğu bir iş adamı olarak hayatına devam ediyor.

    73 yaşındayım. zenginim. bundan daha güzel bir emeklilik hayatı düşünemiyorum. samimi söylüyorum düşünemiyorum. aklınıza kim gelirse düşünün. ne bileyim rahmi koç bundan daha mı mutludur? hiç sanmıyorum. şahenk bundan daha mı mutludur? malum 5 müteahhit tayfanın sahipleri bu adamdan daha mı mutludur? kimdir abi bu adamdan daha kaliteli yaşayan 20 yıldır?

    kimseye eyvallahı yok, olabilecek en iyi 73 yaşı yaşıyor. bu nasıl bir vizyon, bu nasıl bir hayatı yaşamayı bilmektir. nice sağlıklı yıllara reis. gerçekten en büyük idolümsün.