hesabın var mı? giriş yap

  • bugün cemaate yapılan operasyonda meselenin cemaat değil, akp'ye tehdit oluşturabilecek tüm güçlerin tasfiye edilerek bir tek adam faşizminin kurulması olduğunu dahi idrak edemeyecek kadar siyaset körü insanlarca eleştirilecen chp lideri..

    adam cemaat iyidir demiyor, cemaat devlet içerisinde çete değildir de demiyor, söylediği açık; "bugün cemaat üzerinden yapılan şey bir hukuk darbesidir"

    evet aynen öyledir, tıpkı ergenekon gibi, tıpkı balyoz ve oda tv gibi bugün yapılan da rte'nin diktasını tahkim etmek için yapılan bir sivil darbe aşamasıdır..

    dolayısıyla bugün buna karşı çıkmak cemaati savunmak değil, demokrasiyi savunmak, yani hepimizin hayat hakkını savunmaktır.

    cemaat elbette hesap vermelidir ama verilecek hesap 'rte'nin yolsuzluklarını ortaya çıkarmanın hesabı' değil, yapılan kumpasların hesabını vermek olacaktır ki; o davanın birinci sanığı bugünkü operasyonu yönetenler olmalıdır..

    şimdi tablo bu kadar açıkken, hala adam sanki mahalle kavgası gibi 'ama cemaatte hede hödü' diyerek burada siyasi ahkam kesiyor, bir de akıl veriyor..

    ne desen boş..

  • yaklaşık 500 yıldır bu topraklarda yaşayan bu vatandaşların ülkeyi terk etmesini "isabetli" olarak değerlendirenler de kendilerini osmanlı torunu , memleketin gercek sahibi sanarlar ya ben de asıl ona yanarım.

  • diyorlar ki eskiden hastanelerde kuyruklar vardı, şimdi yok. üniversite hastanesine giderken sevk almak gerekiyordu, şimdi gerekmiyor.

    görelim bakalım 13 senede neler değişti?..

    1) evet artık sevk falan yok, istediğin hastaneye gidiyorsun.

    ama bir tek sen gitmiyorsun, herkes gidiyor. başı ağrıyan, dişi ağrıyan herkes sevksiz mevksiz devlet hastanelerine, üniversite hastanelerine gidiyor. öyle olunca ne oldu? poliklinik sayıları arttı, bir günde bakılan hasta sayısı ikiye üçe katlandı. polikliniklerde bir hastaya düşen süre yarıya indi.

    2) ama kuyruklar azaldı. peki ne oldu da azaldı?

    çünkü hastanelere randevu sistemi geldi. artık sıra yok, randevu var. randevu aldın aldın, alamazsan "bugün git, randevu alınca gel".

    3) ve bazı branşlara randevu alınmaz hale geldi.

    boğazın mı ağrıyor, hiç uğraşma, git evinde yat. kulak burun boğazdan randevu alıp doktora ulaşıncaya kadar iyileşirsin zaten.

    hele ki ultrason ya da mr falan çekilecekse git özelde çektir gel. randevuyu beklersen 3 ay sonraya ancak çektirirsin benden söylemesi. tabi o 3 ay geçene kadar da kanserin falan varsa ilerler. adama amca sende kanser varmış, sen 3 aydır niye gelmedin diyoruz, "e bugüne randevu verdiler" diyor.

    o zaman allah taksiratını affetsin...

    4) 13 sene önce sadece randevu sistemi de değil, muayene ücreti de yoktu.

    herkes istediği hastaneye gidecek denilince tabi ki, muayene sayıları, tetkik giderleri, ilaç giderleri arttıkça arttı.

    ilk önce "hasta sayısı çok arttı, millet gerekli gereksiz ilaç yazdırıyor, sgk zarar ediyor" dediler, polikliniklerde 1 lira muayene ücreti alınmaya başlandı. sonra o ücret 3 lira oldu, sonra 5 lira, 8 lira, 15 lira derken sürekli artıyor, durduramıyoruz.

    5) muayene ücretleri yetmedi, ilaç katkı payı da alınmaya başlandı.

    artık reçetedeki ilaç sayısına göre ve ilaçlardan da belli bir yüzde olmak üzere ilaç katkı payı ve reçete parası alınmaya başladı.

    6) üstelik bu noktada hükümet iki tane uyanıklık yaptı;

    birincisi, bu paralar hastanede değil, eczanede alınıyor, bu sayede halk devletle değil, eczane ile karşı karşıya getiriliyor.

    ikincisi, muayene ücretleri hemen o gün değil, hastane sgk'ya fatura gönderdikten sonra çıkıyor. bu sayede seçim dönemlerinde bu paraları almayıp seçimden sonra 50-100-200 her ne kadarsa topluca alıyorlar.

    7) sonuçta muayene parası, ilaç katkı payı, sorma ver parası derken doktorun yazdığı 5 liralık ilaç için eczanede 15-20 lira ödemeye başladınız.

    ve bu nedenle pekçok hasta ilaçlarını kendi cebinden almaya başladı. bu da sistemin işine geliyordu.

    8) her seçim döneminde milyonlarca yeşil kart dağıtıp, seçimden üç ay sonra iptal etmeyi alışkanlık haline getirdiler.

    9) "isteyen özel hastaneye gidebilir" dediler, her yere mantar gibi özel hastane açılmasına vesile oldular.

    sonra baktılar, özel hastaneler yüzünden faturalar kabarıyor. bu sefer özel hastanelerden de fark ücreti alınmaya başlandı. o fark ücretleri başta sgk'nın ödediği paranın % 90'ı ile sınırlı idi, sonra % 200 oldu, bazı yerler için daha da arttı.

    şu an istanbul'da x özel hastanesinde bir y ameliyatı ücretli hastaya 5000 liraya yapılırken, sgk'lı hastaya 4500 liraya yapılıyor. e aradaki 500 liralık farkı da ücretli hasta azıcık pazarlık ile % 10 düşürtebilir. ikisi de aynı ücreti verecekse ben ne anladım o zaman gss'den?

    10) genel sağlık sigortası için belirlenen primler çok yüksek ve sürekli artıyor. en baba özel sağlık sigortasının primleri bile bu kadar yüksek değil.

    üstelik kapsamı da günden güne daraltılıyor. her gün daha fazla ilaç, daha fazla tedavi sistem tarafından ödeme harici tutuluyor.

    11) genel sağlık sigortası prim borcunuz varsa zaten kullanamıyorsunuz, prim borcunuz yoksa bile her hastaneye gidişinizde bir dolu para ödüyorsunuz.

    e o zaman, bu nasıl sigorta kardeşim?..

    12) genel sağlık sigortası borcu olanların bakılabileceği ve randevu gerektirmeyen sadece acil servisler kaldı. millet acil olsun ya da olmasın buralara hücum etti. acil servisler ana-baba günü. millet ilaç yazdırmaya, kolesterol baktırmaya acil servise geliyor. son bir yılda 139 defa acile gelen hastam var. ve dünya üzerinde toplam nüfusundan fazla acil servis başvurusu olan tek ülke türkiye.

    gerçek hastalar, gerçek aciller gss borçluları ve randevu alamayıp acile gelenler yüzünden arada kaynıyor, mağdur oluyor.

    13) arada bakıyorum; kapitalist amerikan sistemine döneceğiz, parası olmayan, sigortası olmayan gidecek hastane bulamayacak falan deniyor. yahu amerikan sisteminde bile kullanmadığın şeyin, almadığın hizmetin parasını kimse senden istemez, is-te-ye-mez. kimse sana durduğun yerde borç çıkartamaz, bunun adı kapitalizm falan değil, düpedüz soygundur.

    hangi kapitalist sistemde, işi gücü olmayan, bir kuruş dahi para kazanmayan insanlardan böyle bir haraç alınabilir?

    14) 7 milyon kişiye, 9 milyar lira borç çıkarmışlar. bu paralar gerçekten sağlığa harcanıyor olsa, sağlık sistemi ihya olur, kimseden de bir kuruş muayene ücreti alınmaz...

    bu artık genel sağlık sigortasını falan aştı. bu paralar ak-sarayın, örtülü ödeneğin finansmanından başka bir şey değil.

    ödemeyin, ödettirmeyin...

  • özet geçeyim.

    haşmet'e yan masada oturan biri "anadolu çomarı" demiş, haşmet o mübarek arkadaşın yüzüne veremediği cevabı, köşe yazısında vermiş..

    kıssadan hisse editi ;

    yazı yalanlarla dolu. sözde, o lafı gediğine sokan delikanlının dedelerine "köylü milletin efendisidir" diyerek, bağ, bahçe ve tarım arazilerine yazlık yapmış dönemin hükümeti. (inönü ve ecevit'ten bahsediyor)

    halbuki o köylü için yerli malı üretim yapan traktör fabrikalarını kapatıp, köylüyü massey ferguson'a peşkeş eden adnan menderes'li dp hükümetidir.

    o köylülerin arazilerine yazlık ve villa yapılmasını öngören kanunlar özal'lı anap hükümetine;

    milli park ve ormanların ve atıl devlet arazilerinin sermayeye satılmasına imkan veren kanunlar ise erdoğan'lı akparti hükümetine nasip olmuştur.

    yazı tam manası ile "takiye" içerir.

    edit : başlık başa.

  • "vücudumla barışığım" avuntularının aslında bir mide ameliyatı ya da sağlam bir diyet ve spor programı kadar uzakta olan sağlıklı yaşama ulaşamamanın bahanesi olarak öne sürüldüğü olayını bir kez daha doğrulayan durum. eline geçen ilk fırsatta zayıflayarak bir hayli de güzel bir genç kıza dönüşmüş, şahane olmuş. darısı diğer şişmanlara.
    not: tabi ameliyat olup da enfeksiyon kaparak hayatını kaybeden insanlar da yok değil. sanırım cerrahın kalitelisini seçmek gerekiyor. bu durumda diyet ve sporla düzenli zayıflamak daha mantıklı ve uygulaması zor bir seçenek.

  • üst solunum yolları enfeksiyonlarında uyguladığım, her hasta gördüğüm kişiye tavsiye ettiğim ve faydasını gördüğüm doğal yöntem

    saat başı tuzlu su ile gargara yapıp tükürün.

    kullanılan ilaçlardaki gibi kimyasal içerik yok. yan etki yok. ilaçsız atlatıyorum bir iki günde

  • siz türk değil msiniz diye soran ninja. he amk esas türk sensin üzerindeki bedevi çaputlarıyla.

  • fena halde spring heeled jack karakteri ile benzerlikler gösteren anti-kahraman.

    esasen spring heeled jack 19. yüzyıl ingiltere’sinde onlarca yıl gündemde kalmış, gazetelerde haberleri yayınlanmış, ama hiçbir zaman yakalanamamış bir saldırgan. ilk görülmesinden sonra ülkenin farklı yerlerinde, farklı farklı şekillerde görüldüğü iddia edilmiş. her seferinde eklenen fiziki özelliklere bir noktadan sonra insanüstü güçler de eklenmiş. en başında yay topuklu jack denmesi de saldırganın kaçarken çok yükseklere sıçradığının görülmesinden kaynaklanıyor. tabi, olaylar kuvvetle muhtemel şahitlerin uydurması.

    bu tarihi olaya etraflıca anlatan video için tıklayınız: ingiliççe

    buraya kadar olay tarihi bir gizemli adli vaka veya sulandırılmış bir asparagas. lakin, işin batman ile ilgisi, jack’in görülmesi rapor edildikçe zaman içinde bir süper kahraman gibi güçlenmesi ve gizemli bir hikaye haline dönmesi neticesinde spring heeled jack adlı bir çizgi romanın yayınlanmasıyla başlıyor.

    gizemli saldırganla aynı adı taşıyan bu çizgi roman karakteri neredeyse viktoryen bir batman’dan farksız. nasıl mı?

    (1) yarasa kostümü giyiyor.
    (2) intikam peşinde.
    (3) aynı batman gibi karanlıklardan çıkıyor, aldatma ve korkutma taktikleri uyguluyor.
    (4) bir anti-kahraman.

    bunlar yetmezmiş gibi şu özellikleri insana “ulan intihal olacaksa böyle olsun” dedirtiyor:

    (1) alteregosu bir soylu ve zengin. (kendisine ait olması gereken topraklara ve makama konan üvey kardeşine karşı mücadele ediyor.)
    (2) yanında ona yardımcı olan bir uşak var (adı alfred değil).
    (3) alteregosunun ismi, bertram wraydon. (bruce wayne, ikisinin de isim ve soyisimlerinin baş harfleri aynı.)

    daha başka bir sürü benzerliği konuyu uzunca anlatmış şu ingiliççe yazıdan okuyabilirsiniz.

    (bkz: vay anam vay neler dönmüş serhat ya)

  • kimler kimler serbest kalıyor soylu kardeş seninki de dert mi şimdi. anayasa mahkemesi başkanını tehdit eden adam hukuk sistemini eleştirince ciddiye almak çok zor oluyor.

  • ne olacak ki, benim de her soyledigime sorgusuz, sualsiz, arastirma yapmadan direkt inanacak birileri olsa etrafimda ben de sallarim. hatta az bile soylemisler, bence en az 1 trilyon dolar filan olmaliydi.

    kendilerini 300 ve 250 milyar dolarda durduran ne olmus merak ettim.