• bu kadar iyi oyuncuyu tamamen rolü ile eşleştirip, hepsini biraraya getirmeye karar veren kim?

    sadi hudai beye rolü teslim edip, rolün ötesine geçmesine ve arşa çıkarmasına müsaade eden kim?

    gülayşe hanımı, eni konu kilolu, gözleri delirmiş gibi belirgin, yüzyıllık acılar çekmiş gibi hüzünlü duran bu isimsiz ve sıradan oyuncuyu diziye dahil eden kim?

    müyesser hanımın inatçı-islami kişiliğini öne çıkaran, yüzünde tek bir işlem bile olmayan bu dediğim dedik, bir miktar suratsız ve hatta çirkin(süper karizmatik o ayrı) kadını gidip bulan, o rolü veren kim?

    bu metinleri yazan kim?

    oyuncu seçim ekibini tebrik ettiğim, işten güçten yarım yamalak bile olsa izlemeyi bırakamadığım harika dizi.
  • reşit olmamış bir kızı yasalara da aykırı olduğunu bile bile nikahına alan cüneyt efendi, beni aslan bellemişler diye ağlıyorsun. e sen hasta olmasaydın tazecik ergen kızı yatağına almayacak mıydın? işinize gelince sünnet, takva öyle mi? o zaman hz. peygamber gibi kendinden 20 yaş büyük dul bir kadını alsaydın. sünnetse o da sünnet.
  • tolga tekin, vahit karakteriyle diziye katılıp cüneyd'in babasını canlandıracakmış. artık vahit için de 'd' takıntısı olursa nur topu gibi bir vahid'imiz olur.

    tarikat yapısına objektif bir bakışla türkiye'nin son 30 yılına mercek tutan sürükleyici bir dizi. laik bir düzenin tüm inançlar için ne kadar gerekli olduğunu kafalara vuran bi tarafı da var filmin.
  • fanilere bak be, savcı bile ifade için huzuruna çağırmıyor, bizzat kendisi şüphelilerin ayaklarına gidiyor emniyete. kapı kapı kendi geziyor hatta şüphelileri. hahah. oldu olacak koskoca cumhuriyet savcısını dergaha yollasaydınız ifade almaya. fanişkolar emniyete kadar da zahmet buyurmasalardı.

    savcı, şüpheli ifadesini adliyede kendi makamında alır. yanında da kendi tutanak katibi olur. emniyet ve adliyenin ayrı binalar olmasının bir anlamı var. o şüpheliler ekip otosuyla emniyetten adliyeye bir zahmet geleceklerdi.

    diziden keyif alıyorum gerçekten. ama şak diye beni gerçeklikten koparan yanlarında tüm odağım kayıyor. bu odak kaymalarının en bombası tabii ki dyson reklamları. hadi onu yutmaya çalışıyorum, para lazım, baskı var, şu bu. zorluyorum kendimi geri giriyorum moda. ikincisi özcan deniz ve özgü namalın aşırı yapay oyunculukları. hadi bunu da salıyorum, selebriti lazım, reyting lazım. ama yani çok temel şeyleri de eğip bükmesin bu çapta bir yapım bir zahmet. kırk yılın başı oturduk bi şey izliyoruz, lütfen senaristler.
  • bu dizinin neresini beğenmiyorlar anlamıyorum. tarikatlar -ama her türlüsü, islamcılar değil sadece- insanlığın başına beladır. orada da sadece tarikatçılara söven yok, sadece sekülere de söven yok. çocuk gelinler, deli tarikat şeyhi, sekülerlerin organik olmayan acıları...

    yalnız müyesser de soooo özlem zengin.
  • ahlı dalda bülbül ötmez!

    dedi cüneyt.. ilk defa duyuyorum bu sözü. çok etkilendim.
  • bir adet beste isimli orospu barındıran dizi.
  • gulayse'nin surlardan atılması veya düşmesi nasıl farkediliyor ki ? ikisi de yüksekten düşme değil mi? levend'in okuduğu raporda yüksekten düşme bulgusuna rastlanılmadi diyor, o zaman atıldı fikrine nasıl geldi? aynı yükseklikten biri de itse, kendisi de atlasa (ki atlama biçimi de bilinmiyor) aynı yara bere ve ölüm olusmayacak mi?

    dizide can sıkan konular var: levend'in bulduğu eski savcının sak diye imameyi çıkarması bu kısım başından sonuna saçmaydı imameyi delil torbasında bulup tutanaktan kadının avucunda olduğu bilgisine ulaşsa daha mantıklı olurdu.

    can karakterinin bir şekilde tarikata katılacağını ve iyilesecegini düşünüyorum. cuneyd'le yolları kesismeli.

    irfan karakteri dizinin dokusuna hiç uymayan ve sonu belli olmadan yazılan bir karakterdi. son bölümde anlamış olduk.

    bence affan karakteri derinlesmeli ve bir önceki entryimde belirttiğim gibi birgül.karakterinin özgürlükçü düşünceleri üzerinden orda bir dram ilerletilmeli. böyle pespembe kıkır kıkır kiz çocukları okutma edebiyatı çok yapay kalıyor.

    edit: 16. bölümün sonundaki cuneyd-sadi hudayi bakışması neydi öyle?! vaovvvv diyorum ikisinin arasındaki elektrik/gerilim/mücadele... mükemmeldi.
  • yıllardır (bkz: t.c) televizyon dizisi izlemiyordum. bu sene hem kızıl goncalar hem kızılcık şerbeti hem de bahar izliyorum. allah sonumu hayretsin. diziler mi iyi benim mi boş vaktim çok acaba?
  • ben bu diziyi nasıl izlemeye başladım bilmiyorum. herhalde getirilen yasaklardan sonra konusu ayyuka çıkınca merakımı cezbetti.

    iyi ki de merak edip açmışım. ben böyle bir dram dizisi görmedim türkiye'de. sekülerliği ve muhafazakarlığı uçlarda yaşayan insanlar böyle güzel anlatılamazdı. cüneyd efendi'nin bilgeliği, levent'in ondan geri kalmayan entelektüelliği, sadi hüdayi'nin gerçek hocaları aratmayan hocalığı... "allahım ne izliyorum ben" hissi yaşıyorum her seferinde.

    evet abartılacak bir dizi. bütün senaristlerin, yönetmenlerin, oyuncuların ustalığını yeterince övdüysem ben bir başkasını da şurada övmek istiyorum ki, o da naim efendi'dir. adamın şeytanlıklarına kızamıyorum bir tülü, gülüyorum sürekli. bu kadar sempatik bir villian olamaz heralde. "siz bana bir itimat edin hele!" diye dolaşıyorum evde sürekli.

    sonracıma, cüneyd efendi'ye döneyim. adam ateist birine allahın varlığını kabul ettirdiya la! işte bana böyle şeylerle gelin eyyy senaristler! instagramda edit yapmayı öğrenip cüneyd fan club açacağım, yakındır. hayır ergenliği atlatalı da yıllar oldu ama...
hesabın var mı? giriş yap