18552 entry daha
  • bir anda vahiy gelmiş gibi karar verdiğim eylem. üçüncü günümdeyim pek de zorlandığım söylenemez ama aklıma ne zaman gelmez ne zaman hiç kullanmamış gibi olurum ya da olabilir miyim bilmiyorum. (editlenecektir.)
  • "siktir et kim uğraşacak şimdi onla" yöntemini kullanarak bıraktım.
    yöntem şu şeklide çalışıyor.
    sigara içme hissi olan anlarda (yemekten sonra, kahve içerken, bira içerken, gak yaparken guk yaparken) bu cümleyi kuruyorsunuz ve o an yapıyor olduğunız işi yapmaya devam ediyorsunuz. sonra his geçiyor. her geldiğinde bunu yaptığınızda, bir bakmışsınız artık daha az geliyor. sonra da aylar geçmiş falan.
    3 kuralı:
    ilk 3 saat,
    ilk 3 gün,
    ilk 3 hafta
    içmemeyi başarırsan, kurtarırsın.
    tabi (bkz: point of weakness)) hariç.
    olay içmeye hiç başlamamakmış amk. geç anladım.
  • bu başlığa yazdıklarımı okumayın utanıyorum. bırakalı 7 ayı geçti hala canım çekiyor bazen.
  • lise 1'de özentilikten ve salaklıktan başladığım bu illetten, 30 yaşında tamamen kurtulmaya karar verdim. bu, önceki girişimlerim gibi gelip geçici bir bırakma kararı değil. zaten birkaç aydır şartlandırmıştım kendimi, 30 olunca bitecekti ve 30 oldum bitti. artık yola bununla devam etmeyeceğim. hem zaten edemem, günde 1 paket içerek bir 10 yıl daha geçirirsem muhtemelen ya hastalanırım ya geberirim. 10 yılı aşkın süredir düzenli paket alıp içmişiz, bence bu kadar aptallık kafi. kanser olmak için, kalp krizi ihtimalimi artırmak için, koah hastası falan olup gırtlağıma delik açtırıp oradan nefes almak için düzenli olarak haraç verir gibi her gün o markete istemeye istemeye gidip 66 lira vermeyeceğim. bugün 66, seneye 100, sonraki sene 130 falan diye gider muhtemelen bu ekonomiyle. artık azımsanacak bir para değil bu, şu an bile senede minimum 24 bin tl demek. çöpe atmaktansa, çok daha faydalı değerlendirilir sonuçta.

    bugün 4. güne giriyorum, hiç zorluk falan çekmiyorum. zaten çeksem de, ağlasam da, zırlasam da bir önemi yok bunu kazıdım kafama. bunların hepsinin fake, hepsinin geçici olduğunu, çok değil 1 ay sonra sonra hiç içmeyen insanlar gibi olacağımı, aklıma gelmeyeceğini, canımın istemeyeceğini biliyorum. daha önce 1.5 yıl gibi bir süre bırakmıştım, süreci biliyorum, neyi yapıp yapmayacağımı biliyorum. o bir taneden bir şey olmaz deyip yakma aptallığını da asla tekrarlamayacağım bu sefer, en yapılmaması gereken şey o zaten, sonrası geliyor.

    koku ve tat alma reseptörlerim şimdiden kendini onarmaya başladı bile, hissediyorum. 1 ayı tamamlayınca buraya bir edit yaparım. tekrar söylüyorum, bitti benim için sigara. bunun gelip geçici bir şey olduğunu, 1 hafta sonra sikerler deyip başlayacağımı düşünsem gelip buraya uzun uzun yazı döşemezdim. hele hele bu konuda büyük konuşmamak gerektiğini iyi biliyorum ama yine de yazdım. darısı size arkadaşlar.
  • - sen özgürlüğüne çok düşkün birisin bence.
    - yok ya değilim, sana öyle gelmiş.
    böyle cevap verebilecek hiç kimseyi tanımıyorum. en sevilen karakter özelliği yarışması yapılsa “özgürlüğüne düşkünlük” başa oynardı. ama iş bağımlılıklarımıza geldiğinde onların özgürlüğümüzü nasıl da parmağında oynattığını görmeyebiliyoruz. nikotin bize her 40-60 dakikada bir emir gönderir, uslu uslu itaat ederiz. bazen 5 kat inip çıkmamız gerekir, bazen soğuk bir balkona çıkarız, bazen başkalarına rahatsızlık veririz, en konsantre olduğumuz anda işimizi yarıda bırakırız, yemeğin tadını çıkarmaktansa bitirip sigara yakmaya bakarız, evladımızdan gizli sigara içeceğiz diye ona yalanlar söyleriz vs vs…
    şimdi diyelim ki yeni bir kanun çıktı ve her tiryaki haftalık sigara ihtiyacı için, şahsen, bağcılar’daki bilmem ne deposunun önünde 4 saat kuyruk bekleyecek. ancak ve ancak o şekilde sigarasını alabilecek. bu sistemin yerleştiğini farz edecek olursak, sigara tiryakilerinin zamanla şöyle cümleler kuracağından eminim: bağcılar kuyruğunda geçirdiğim süre benim haftalık terapim gibi, yaşamımın güncel muhasebesini yapıyorum orada. bağcılar kuyruğunda toplumun her kesiminden insanla tanışıyorum, sınıf farkı olmaksızın birlikte gülüyoruz, ağlıyoruz. bağcılar kuyruğunda güneşin veya soğuğun altında beklerken bir yandan da kültür fizik hareketleri yapıyorum, bedensel direncim çok arttı. tek tatil günümü kuyrukta bekleyerek geçiriyorum ama bu sayede kafelerde, sinemalarda para harcamıyorum, iyi oldu. böyle saçma sapan bahaneler üretmek ve onlara inanmak, dışarıdan baktığımızda çok anlamsız geliyor değil mi? bağımlılık beynimizin içine kurulup yerleşmiş ikinci bir zihin gibi. orada oturuyor ve bize inanacağımız alternatif bir gerçeklik kurguluyor. kandırıyor, yalan söylüyor, manipüle ediyor. biz ne kadar akıllıysak o da o kadar akıllı, bizim hayal gücümüz ne kadar genişse onunki de o kadar geniş. tüm geçmişimiz, sevdiğimiz filmler, bizi duygulandıran bağlantılar hepsi onun elinde, dilediği gibi kullanabiliyor. nikotin cini diyelim adına mesela.
    sigarayı bırakıyorsun, bir iki hafta geçiyor fiziksel bağımlılığı atmışsın, biraz rahatlamışsın. derken kendini bir depresyonun içinde buluyorsun, hayat çok ağır geliyor. hiçbir şeyden zevk alamadığını düşünüyorsun. hayatındaki bazı sorunlar gözünde çok büyüyor, kendine karşı yıkıcı bir döngüye giriyorsun. bir de sigara bırakmakla mı uğraşacağım böyle bir dönemde, ileride tekrar denerim ya, diyorsun. yeniden sigara içmeye başlıyorsun. aslında tüm bu depresyon hikayesinin nikotin cini tarafından kurgulanmış bir senaryo olduğunu görebilirsen engelli koşudaki bir engel gibi üstünden de atlayabilirsin. bunu kabul etmek çok zor ve garip, kendi kendine tuzaklar kurabiliyorsun, çevrendeki insanlarla aranı açmalar, sevdiklerinle gereksiz kavgalar, epey uzun vadeli hain planlar. sonu sigaraya çıkan upuzun bir labirentte haftalarca aylarca sürünebilirsin. eğer bu labirentin duvarlarının nikotin cini tarafından örüldüğünü anlarsan hepsi tuzla buz olup dağılır. bunu anlamak için de şöyle basit bir yöntem var; bütün bunlar bir şekilde beni sigara içmeye yönlendirecek mi, işin ucu oraya mı çıkıyor diye sor. cevap evet ise simülasyondasın.
    bağımlılığı ikinci bir irade olarak, cin, iblis veya mahmut diye adlandırmak, kendi içimden çıkarıp da karşıma konumlamak, anime etmek, kişileştirmek işime yaradı. böylece aklımı çelmeye çalışan her duygu veya düşünce saldırısında, hadi oradan mahmut, git işine bak, diyebildim. bütün bunları da o yüzden yazdım. bu mahmut’la 4. maçımız. şimdilik öndeyim.
hesabın var mı? giriş yap