• insanın içini yakan haber. bebeğin öldüğüne mi yanayım, kadının 9 gün tek başına bıraktığı bebeği gelip sağ bulacağını düşünüyor olmasına ve beslemeye kalkmasına mı yanayım, bu bariz şekilde akli dengeden yoksun insanın güzel yurdumda öğretmen (!) olarak çocuklarla çalışıyor olmasına mı yanayım, neye yanayım?

    akli dengesinin bozuk olduğu gün gibi aşikar bence bu kızın, kendisine edilecek laf yok bence. yazık ne çevresindekiler anlamış ne ailesi. kalabalıklar içinde yalnız olmak böyle bir şey demek ki... zavallı günahsız bebek...
  • defalarca yazılmış ancak anlamsız tartışmaların önünü alamamış ama bir defa daha yazalım. annenin büyük ihtimalle postpartum depresyonda yani doğum sonrası depresyonda hatta daha vahimi postpartum psikozda yani doğum sonrası psikoz (halk deyimiyle delilik hali) olması nedeniyle gerçekleştirdiği eylem, bebeğin ölümüyle sonuçlandırmıştır. olayın annenin giyim - yaşam tarzı, adanalı yada hataylı, cani veya katil, sorumsuz-duygusuz olması ile alakası yoktur. kadının psikiyatrik durumuyla ilgisi vardır. bu psikiyatrik durum cezai ehliyeti ortadan kaldırmaz ama ceza indirimine neden olabilir.

    ne kadar da "normal" olduğunuzu vurgulamak için kadını linç etmekten vazgeçin onun yerine kadınlara destek olacak gerekirse risk altındaki çocukları bakımına alıp, koruyabilecek "işleyen" bir sosyal hizmetler sistemimizin neden olmadığını, nasıl olabileceğini tartışın.

    edit:"çalışan" yerine "işleyen" diyelim. zor şartlarda çalışan sosyal hizmet uzmanlarını üzmeyelim...
  • aile bakanımız fatma şahin konuyla ilgili olarak; “akıl ve ruh sağlığı yerinde olan bir ananın, kadının, insanın yapabileceği, bir varlığın yapabileceği bir şey değil. doğaya baktığınız zaman bile bütün varlıklar evlatlarını korumak üzerine yapılanmışlar. bir ana olarak bunu anlamakta çok zorlanıyorum. bir öğretmen tarafından yapılması da kabul edilebilir bir şey değil. çünkü çocuklarımızı emanet ediyoruz.” demiş.

    iyi de bakan hanım bu çocuğun babası yok mu? kadın tek başına mı yaptı bu çocuğu, belli ki rahatsız, belli ki cahil, belli ki sıkıntılı. peki sağlıklı (!) babası nerede bu çocuğun? hamile bıraktığı kadından aylarca haber almayan, afedersiniz sikine bile sallamayan babası ne olacak? kendisi de polismiş, biz ona da canımızı emanet etmiyor muyuz? 2 aylık yavrusuna sahip çıkmayan bu adamdan bizim canımıza, çoluk çocuğumuza sahip çıkmasını nasıl bekliyorsunuz?

    kadınların sorunlarına eğildiğinizi her fırsatta belirtiyor, kamu spotlarıyla gözümüze sokuyorsunuz, tamam 2 aylık çocuğunu 9 gün boyunca bırakıp gitmesini kabul etmiyoruz, anlayamıyoruz da siz babayı anlayabiliyor musunuz? nerede hanımefendi bu çocuğun babası?

    canavar anne demeye ne kadar hazır ve heveslisiniz.
  • bebeğin açlık ve susuzluktan ölümüyle sonuçlanan ve bir öğretmen tarafından yapılan eylem. tatile sik aramaya mı çıktın diye sorulduğunu umuyorum ifadesi alınırken.

    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/24952094.asp
  • bir şeylerin eksik verildiğini düşündüğüm haber.

    -kadın bebeği evde bırakıp tatile çıkıyor,
    -komşular evden kokular geldiğini söylüyor (hem de ta bayramın ilk günleri)
    -kadın pazar günü eve geliyor (bugüne kadar kokuya bi çözüm bulunmamış ya da kadın eve geldiğinde kokuyu hiç almamış) ve hiçbir şey olmamış gibi bebeğinin karnını doyurmaya çalışıyor.

    nasıl yani ?

    gerçekten nasıl yani? bu nasıl bir habercilik anlayışı aklım almıyor. ya bu insanlar sahiden götlerinden haber uyduruyor, ya da sadece tek bir bilgi üzerine (çocuğun evde tek bırakılması mesela) hikaye kuruyor. ama ne hikaye!

    eğer haber doğruysa, bebeğiyle tek başına kalmış bir kadından bahsediyoruz. belli ki babasız büyütmeyi göze alamadı. babası olacak pezevenk hakkında bi bilgi yok haberde, adam evli mi, çoluğu çocuğu var mı, bilmiyoruz. neden kadını tek başına bıraktı bilmiyoruz. kadının nasıl bir mahallede, binada yaşadığını bilmiyoruz. ama babasız çocuk büyütmeye çalışan bi kadının toplumda yerinin olmadığını bal gibi biliyoruz.

    ayrıca haber buram buram cinsiyetçilik kokuyor. sürekli kadından bahsediliyor, sürekli kadının linç edilmesini dileyen bir dil kullanılıyor (yanlış anlaşılmasın kadını aklamıyorum, ayrımcılıktan bahsediyorum), sanki sırf keyif olsun diye bunu yapmış gibi gösteriliyor, bebeğinin dünyaya gelmesinin bir diğer müsebbibi olan o polisten sadece ama sadece bir kez bahsediliyor. ayrıca bebeğin de cinsiyeti gereksiz yere vurgulanıyor, erkek bebek, erkek bebek..

    velhasıl fake de olsa toplumsal bilinçaltını kabak gibi ortaya çıkaran güzel! bi haber olmuş.
  • tecavüz, cinayet gibi konularda, özellikle kurban bir çocuksa, suçlu hakkında kolay kolay - hatta hiç - "aman hapse atılmasın, tedavi edilip topluma kazandırılsın :(" demeyen katılar katısı şahsımın bile buram buram delilik ve saklanan sırlar gördüğü bir olay bu.

    nasıl meydana geldiği hakkında çok çeşitli iddialar ortaya atılabilir ama sonucu bu kadının kafayı sağlam bir şekilde kırmış olduğudur.
    türkiye'de son nesil öğretmen kalitesi malum, 1 milyoncudaki bütün adi pudraları yüzüne sürmüş de sokağa çıkmış gibi duran, ağzını açtığı anda yıllarca gaziosmanpaşa'da bir apartman dairesinde çingene dizisi izlemiş, arada sadece pucca okumuş gibi bir izlenim bırakan kızların öğretmenlik yapabildiği günlerdeyiz evet, ama bu kadın 22 yaşında yeni mezun değil ki, 34 yaşında koskoca insan istemediği bir bebeği ya aldırır, ya evlatlık verir, ya da birilerinin bulacağı bir kenara bırakıverirdi en kötü. kaç gün aç susuz kalırsa öleceğini değil belki ama, kaç haftaya kadar aldırılabileceğini biliyordur.
    olay nasıl olmuştur diye düşündüm, pek çok kişi yazmış zaten:

    - "bebeği aldırma, evleniriz" vaadiyle kürtaj yapılabilen yasal süreyi doldurmak
    - evlilik filan olacak gibi değilken aylar boyunca hamileliği gizleyerek bir apartman dairesinde yapayalnız oturup düşünmek de düşünmek
    - korkmak, evde kendi kendine doğurmak, daha da korkmak
    - olayın resmen bunalımlı filmlere dönmesi, bu süreç içerisinde hala polis babaya karşı umutlar beslemek
    - deliliğin nihayete ermesi, gerçeklikten tamamen kopuş, bozulmaya ve kokmaya başlayan bir bedeni beslemeye çalışmak, kucağına alıp doktorlara götürmek

    kesinlikle kadını haklı filan bulmuyorum, düşünüp hesap edecek, vaadler karşılanmazsa başına kalacak sorumluluğa yetemeyeceksen yeltenmeyeceksin de arkadaş. dediğim tek şey kadının 10/10 deli olduğu.
    aklını yitiren, kafayı kıran insanlara geçmişte ve günümüzde bakın, katılımsal hastalıklardan sonra şu sebepleri göreceksiniz: toplum baskısı ve beklentisi, korku - daha çok kadınlar için doğdukları andan itibaren sürekli korkutulma, yalnızlık - yalnızlığın sürekli hale gelmesi.
    bazen o kadar korkarız ki "keşke ölsem de beni korkutan kişi(ler) ile yüzleşmesem" dediğimiz olur, korku yalnızlaşmayı, yalnızlık deliliği getirir.
    gençlıklerinde seçici olan kadınların belli bir yaşa gelince jabba the hutt'tan hallice adamlarla patır patır evlenmesini salt evde kalma korkusuna yorabilirsiniz lakin evde kalma korkusu dediğimiz olay, %35 "elalem benim evlenemeyecek bir kusura sahip olduğumu düşünmesin, %15 ileride yalnız kalmayım huzur evlerinde yapayalnız ölmeyim", %50 "artık yaşım geldi geçiyor ya çocuk doğuramazsam" korkularının birleşimidir, yani olay "herkes kocasıyla otururken ben annemlerle oturup mandalina yiyorum" üzüntüsü değil, öyle sanmayın. işte çocuk sahibi olmak bir kadın için bu derece önemliyken, bizimki gibi toplumlarda o çocuğa sahip olmak için illa ki evlenerek şansınıza öküz gibi bir adamın kahrını, çeşitli kaynana, elti gerizekalılıklarını çekmek, yeri geldiğinde tatil günlerinde bu kişilerin hizmetçisi olmak gibi amelelikleri yerine getirmeniz gerekir. sadece bakacak durumunuz ve buna uygun çevresel şartlarınız, düzgün bir psikolojiniz var diye kolayca çocuk sahibi olamaz, mazallah taşlanırsınız.

    çocuk olayına tamamen nicholai hel'in annesi gibi yaklaşan, türk değil de bir ingiliz, bir iskandinav, bir alman filan olsa evliliğe hiç bulaşmayıp şu dakika çocuğu yapacak bir kardeşiniz olarak söylüyorum, bu ülkede babası ile çeşitli belgeler imzalamadığınız bir çocuğu kucağa alıp komşuların kapısının önünden geçip, bakkalın köşesinden dönüp parka gitmek, bayramda anneannesine el öptürmeye götürmek göt ister.

    evlilik olmadan çocuk yapmayı göze alan, sonuçta babası tarafından canlı canlı gömülmeyecek, kardeşi tarafından 38 yerinden bıçaklanmayacak, sesli beddua etmeyi seven kenar mahalle teyzelerine maruz kalmayacak kadınlar için bile, böyle bir şeyin kadar stresli ve kişiyi içine kapanmaya zorlayan bir süreç olduğunu tahmin etmeye çalışarak, bu kafa kırık kadının da benzin doldurmuş da bittiğine şaşarmış gibi "iki koca biberon süt vermiştim" diyerek bebeğin ölümüne şaşıracak noktaya nasıl geldiğini az çok anlarsınız.

    kadının bebeği öldürüp de çıktığını hiç sanmıyorum, ama bir bebeğin canhıraş bir şekilde ağlamasının nasıl olup da komşular tarafından duyulmadığı, bu kadının ne şartlarda kimlerden yardım alarak doğum yaptığı, ülkenin en kutsal mesleğini icra ettiği için adı tabi ki paylaşılmayacak, suçu varsa tabi ki üzeri örtülecek baba kişisinin neler yaptığı çok ama çok derin şekilde incelenmeli, "vicdansız kadın bebeği bırakıp gitti, lanet olsun ona" diyerek tek suçluyla bu olay kapatılmamalı.

    çok mutlu bir evliliği varken, çok istediği ilk çocuğuna sahip olmuşken, herkes kutlamaya gelmiş, tüm ailesi yanında neşe içinde yiyip içerken "odaya terliğimi almaya gidiyorum" diyerek kendini asan son derece vicdanlı bir kadın tanıyorum ben bu doğum sonrası depresyon denen şey yüzünden, o kadını kendini asmaya sevk eden şey yapayalnız bir kadına her şeyi yaptırabilir sanki.

    şahsen ortada gerçekten deli bir kadın, nedense kendisinin olayla bağlantısı yokmuş da kadın tozlaşma ile üremiş gibi davranılan polis baba, sağır komşular, ve "keşke aklı başındayken bana verseydi, ben bakardım" dediğim zavallılar zavallısı bir melek görüyorum, böyle kapatılmamalı.

    edit: kadının aklının yerinde olduğuna ihtimal dahi vermiyorum ama binde bir olasılıkla kadın deli değilse, olayın nasıl meydana geldiğiyle ilgili aklıma gelen diğer ihtimal de şu, kadın bir şekilde ailesini görmeye gitmezse olayın anlaşılacağını söyleyerek polis babayı bebeğe birkaç gün bakmaya zorluyor, adam büyük ihtimalle evli filan olabilir zaten bebeği istemiyor, anne yokken bebeği hesapladığı bir zamanda nefessiz bırakarak öldürüyor (komşuların hiç ağlama duymamalarını buna bağlıyorum), sonra da hiç acımadan gencecik insanları öldüren, çocuklara dahi biber gazı sıkan bir topluluğa yakışır şekilde kadını tehdit ediyor bebeği kendisinin öldürdüğünü söylemeden. "öldü" diyor "ama benim adım geçmesin, sen bırakıp gittin o yüzden öldü olacak" diye.
    eğer kadının aklı başındaysa benim aklıma gelen bir şey de bu, neticede yine asla kadın tek suçlu değil.
  • yapacak bir yorumumun olmadığı haber. içim acıyor lan o bebeğin ağladığını düşündükçe. sesinin yavaş yavaş kısıldığını, göz pınarlarının kuruduğunu düşündükçe. allah belanı versin lan şerefsiz.

    en çok koyan da o bebeğin yanına o manyak 3 gün sonra gitmiş olsa o çocuk en çok ona sarılır lan. annem der kokusunu tanır. böyle masum bir sevgiye bunu yapmak için nasıl bir kafa lazım.

    o bebeğin çektikleri hangi günahına kefaret. bu nasıl bi dünya. içim acıdı yemin ediyorum.

    edit: götümüze girebilir diye ispiyonlanmış. girsin kardeşim benim götüme girsin. ben razıyım. yeter ki şu insan müsveddesi ile karşılayım. mahkeme salonuda olur.
  • diyeceğimi demiştim (bkz: #37795808)

    lakin bir türlü kafamdan atamıyor ve üzerinde düşündükçe düşünüyorum, kadını meryem uzerli ile kıyaslayan sadece ben değilmişim bunu da gördüm, ve evet, baba olacak herifin "baksana nasıl giyinmiş saçı da sarı zaten orospuymuş :s" kadar konuşulmadığını da.

    dün yine düşünürken aklıma şu geldi, macera arayan bir kadın bir bebeği doğurup, adamın tekinin başına atıp gitse, adam acaba bebeği bayramda ailesine götürmekte tereddüt yaşar mıydı? "bu bebeği görürlerse ailem beni öldürür" diye düşünür müydü hatta böyle bir ihtimal aklına gelir miydi?

    diyelim ki bir kadının başına bıraktığı gayrimeşru bebeğini aldı ve ailesinin yanına gitti, kapıdan girdiği andan itibaren o hanede "vay başımıza gelen, oğlumuz orospu olmuş, evlenmeden çocuk peydahlamış!" haykırışları, ağlamalar, dövünmeler mi yükselirdi, yoksa basit sorgulamalar ve yapmacık bir üzüntü ile ertelenmeye çalışan "oğlumuzun dölü çalışıyormuş" kutlaması çığlıkları mı? hele bir de çocuk erkekse "soyumuz yürüyecek" halayları mı çekilmeye başlanırdı daha önce, "babaannesinin bir tanesi, kıymetlisi, aman da aman biricik çükümüz" sevgi gösterileri mi? kimse o çocuğu "piç" diye bir köşeye fırlatıp, "piç" evladını "utanmadan" ailesinin evine getiren erkek adamı öldürmek için boş bir tarlaya sürükler miydi, vücudunda 38 kurşun deliği açılır mıydı mesela?

    yoksa "oğlumuzun oğlu/kızı" diye kapıdan girdiği andan itibaren kraliyet çocuğu gibi mi bakılıp büyütülür, aynı şeyi kız evladı yapsa suratına tükürüp saçlarını yola yola koparacak olan babaanne kişisi oğluşunun tohumunun şerefine tüm mahalleli ve akrabaları toplayıp bir de bebek mevlütü patlatmaz mıydı en gürültülüsünden?
    o bebeği torun diye getiren kız evladı olsa iç organlarını bile parçalayıp 7 bölgeye gömecek dede kişisi oğlunun dölünü çarşıda pazarda yanında gururla gezdirmez miydi, dükkan dükkan dolaştırmaz mıydı ayaklanınca "bu da bizim ahmet'in çocuğu" diye?
    o aile iki gün sonra tohumu çalışan oğullarını evlendirmek için fellik fellik bakire kız mı aramaya başlardı, yoksa kız evlada (eğer öldürmemişlerse) yapacakları gibi "bizimkini de yaşlı bir dul alsa da başımızdan gitse piçiyle" diye beklemeye mi?

    ulan hangi toplumda yaşıyorsunuz siz? kız çocuğunu hizmetçi gibi kullanan ama oğluşuna yatak toplatmayan erkek çocuk anneleri en basit örnek, isviçre'de mi yaşıyor?
    o bebek erkek çocuğun bebeği olsa, aile "bunun anası kim?" diye sormazdı bile, çünkü kadın icabında o kadar önemsiz ki, "soyumuzun devam edeceğini kanıtlamak için kullanılmış herhangi bir beden", o kadar merak edilmezdi ki, tıpkı bir saksı, fasülyenin çimlendirildiği pamuk gibi.
    bu kadının korkudan bu derece tırlatmasına (gerek cidden kafayı kırıp bebeği 9 gün yaşar sanrısıyla bırakmış, gerek risk alıp babaya blöf için bırakmış olsun) sebep olacak kadar korkutan bir aile, kadının da bebeğin de icabına bir şekilde bakarmış zaten?

    kadının arkasından "kırmızı pantolon giymeyi biliyor ama, demek ki hasta değil orospuymuş, vurun kahpeye" demeden önce kendi leş bakış açını değiştirecek, leş değer yargıların ve kadın düşmanı gökten inme hurafelerinin insanları delirmeye sürüklemediği bir dünya yaratmak için elinden geleni yapacaksın kardeşim. bak bakalım o zaman bir kadın almanya'da güle oynaya nikahsız sahip olacağı çocuğunu kucağına almayı beklerken diğer kadın türkiye'de kafayı sıyırıp "ama iki biberon doldurdumdu" diyor mu?
  • postpartum depresyona giren bir kadının yapacağı iştir. akl-ı selim bir insanın yapacağı iş değildir.
  • çıkarken de "ekmeğin, yumurtanın, çayın yerini biliyorsun, hadi ben kaçtım baaay" dememişse ben bir şey bilmiyorum diye söyletmiş olay.
hesabın var mı? giriş yap