aynı isimde "bahar" başlığı da var
sponsorlu
  • diziyi biraz geriden takip ediyorum. ilk bölümlerde eskiye dönüyor da tıp fakültesinde öğrenciyken partiden geç çıkan bahar 'bu saatten sonra babamı arayamam' diyor. oradan da timur'un evine.
    her saatte her an aranabilir bir baba olmanın ne kadar hayati öneme sahip olduğunu insanın yüzüne tokat gibi çarpıyor işte o sahne…
    geç kaldı diye kızınızın ağzına sıçmadan önce, 'nerdesin, almaya geliyorum' diyebilecek güveni vermenin ne kadar önemli olduğunu insana hatırlatıyor.
    gecenin 2'sinde olsun, 3'ünde olsun, parti ne kadar geç biterse bitsin, babamı arardım, beni her yerden alırdı. tek olumsuz sözünü bile duymadım. insan elinde olunca kıymetini geç anlıyor.
  • beni tanıyan istisnasız herkesin kesinlikle izlemelisin tavsiyeleri üzerine başladığım dizi. daha ilk dakikalarından itibaren, kendimi gördüğüm dizi aynı zamanda.

    ikimiz de doktoruz, ikimiz de anneyiz, ikimiz de iyilik meleği timsali(!) kayınvalidelerimiz yüzünden zamanında hayat enerjimizi kaybettik, ikimiz de o melek(!) anaların ana kuzusu oğulları yüzünden değersizliğin dibini gördük. değersizleştikçe sevilmeye layık olmadığımıza inandık belki de.

    bahar'a nakil gerekti, kaynanası engel oldu oğlunun donör olmasına. ben ise, oğlu tr'deki ilk covid vakalarından biri olup uzun süre hastanede yatınca, oğlum senin yüzünden hasta oldu, sen getirdin hastaneden ona mikrobu, keşke oğlum yerine sen hasta olsaydın diye suçlandım.

    bahar'la tek farkımız, benim neyse ki mesleği bırakmamış ve aktif hekimliğe hep devam etmiş olmam.

    1. bölümü biraz önce bitirdim, 2. bölümün başlarındayım ve ağlamaktan gözlerim şişti. demet evgar ayrı mükemmel, buğra gülsoy ayrı mükemmel. aşk-ı memnu'dan beri hiçbir türk dizisini böyle heyecanla izleyemedim herhalde.

    kendinizden ettiğiniz her feragat, gün geliyor ve yapmasaydın oluyor ve siz kendi değerinizi bilmediğiniz sürece, hiç kimse sizin değerinizi bilmiyor sevgili kız kardeşlerim.

    --- spoiler ---

    sizin alınız al, inandım.
    morunuz mor, inandım.
    tanrınız büyük, âmenna.
    şiiriniz adamakıllı şiir, dumanı da caba.
    ama sizin adınız ne?
    benim dengemi bozmayınız.

    bütün ağaçlarla uyuşmuşum,
    kalabalık ha olmuş, ha olmamış.
    sokaklarda yitirmiş, cebimde bulmuşum.
    ama sokaklar şöyleymiş, ağaçlar böyleymiş,
    ama sizin adınız ne?
    benim dengemi bozmayınız.

    aşkım da değişebilir, gerçeklerim de.
    pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı,
    yan gelmişim diz boyu sulara,
    hepinize iyi niyetle gülümsüyorum,
    hiçbirinizle dövüşemem.
    siz ne derseniz deyiniz
    benim bir gizli bildiğim var.

    sizin alınız al inandım,
    sizin morunuz mor inandım,
    ben tam dünyaya göre,
    ben tam kendime göre,
    ama sizin adınız ne?
    benim dengemi bozmayınız.

    --- spoiler ---

    hayatının iplerini tekrardan eline alabilme cesaretini gösteren tüm güçlü kadınlara kocaman sevgilerimle…
  • annem 10 yıl diyalize girdi.
    son 2 yılında donör arayışımız, birinin çıkması ama ameliyattan 1 hafta önce vazgeçmesi …

    ağlaya ağlaya izliyorum diziyi.

    anneme böbreğimi verdim. istememişti annem korkuyordu çok genç olduğum için. ama sonra ölümünün beni hayatta tek başıma bırakmak olduğunu anlayınca, ondan başka kimsem olmadığı için, aynı dizideki bahar gibi, çocuğu için hayatta kalmayı seçti.

    10 yıl olacak tam 1 ay sonra- sol böbreğim annemde yaşıyor.

    annem ile birlikte hayata tutunduk.
    ama unutmadım bir gün bile hastanelerde donör beklerken solan gözleri.

    birine hayat vermekten korkmayın. organ bağışı hayat kurtarır. kurtarın!

    edit: annem bugün diyor ki “geçen demet evgar'ın bi dizisinin ilk bölümünü izledim, ay çok ağladım.. en çok da o çocuklarını emanet edişi. çocukların ağlaması. bize çok benzettim.
  • travmalarımı sıra sıra önüme dizen dizi.

    eski eşimin yalanlarını yakaladığımda tamamen reddedip, pat boşancam diye ortaya çıktı. aileler vs duymasın diye bana 50 tane yalan söyledi, hele bir telefon konuşmamızda "senin bok ağzından çıkan tek bi sözü bile duymak istemiyorum" dedi, eşyalarımı almaya gidecek olduğumda beni ve ailemi tehdit etti. oysa istediği gibi boşanmıştım ondan. tamamen ayrılıp kendime ev kurduğumda beni aramaya başladı, sohbet etmeye çalışıyordu. ondan asla kopamayacağımı düşündüğü için boşluğa düşmüş olmalı. boşandıktan 2-3 ay geçtikten sonra artık konuşmak istemediğimi söyledim, o gün kendi işyerinden bi kadınla ilişkisini açıkladı facebookta. sonra evlendiler 3-5 ay içinde.

    ben tabii başlarda aşırı aşırı etkilendim otobüste metrobüste giderken dinlediğim bit şarkıdan ağlama krizlerine girerdim. ama şimdi beni her alanda seven ve destekleyen bir eşim ve dünya tatlısı bir oğlumuz var. şükürler olsun, bi şekilde hayatımdan çıktığı için ayrıca şükürler olsun.

    hayatınızdaki tümörler er ya da geç gider. umarım çok zarar vermeden ve erkenden olur.

    edit: benimki de şirkete gitmemi hiç istemezdi. iş arkadaşlarıyla görüşmezdik. evlendiği kadın da ablamızdı lafta. öncesinde aile büyüklerinden birine yapmaya çalışmıştı. ben aralarında bi şey olduğunu düşündüğümü söylediğimde çevremdekiler benim delirdiğimi paranoya yaptığımı düşündüler.
  • acilen hukuki danışmanlık hizmeti alması gereken dizi. dizinin reytingleri iyi durumda, neredeyse beş evden birisinde izleniyor. bu sebeple verilen yanlış bilgiler kar topu gibi büyüyüp toplumun yanlış yönlenmesine neden olabilir.

    bahar'in boşanmak için danıştığı avukat hanım rengin'e tazminat davası açabileceğini iddia etti az önce ama bu yanlış. eşin aldatması durumunda üçüncü kişiden "yuva yıkan kişi" tazminatı alamazsınız. 2018 tarihli yargıtay içtihatı birleştime kararıyla "evlilik birliği içinde gerçekleşen aldatma durumunda, başka bir kişilik hakkı ihlali bulunmadıkça aldatılan eşin üçüncü kişiden manevi tazminat talep edemeyeceği" yönünde karar birliğine gidildi. anayasa mahkemesi de 2023 yılında kendisine yapılan başvuruyu, anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan "aile hayatına saygı hakkının ihlal edilmediğine" diyerek reddetti.
    hülasa aldatılan eş üçüncü kişiden tazminat alamaz, kesin bilgi bunu yayalım.
  • yeni bölüm fragmani gelmis. pek tatli gözüküyor yine. fragmandaki bir dakika bile yüzümü güldürdü.

    su gülseren budayicioglu dizi piyasasina girdiginden beri ne oldugumuzu sasirdik. ilk bir iki dizi ben de destekledim, ama sonra izlemedigimiz sapkinlik, manyaklik, üzüntü, hastalik kalmadi.

    gercekten özlemisiz bahar gibi dogal ve eglenceli hikayeleri. umarim ömrü uzun olur ve diger yapimcilara örnek olur. zaten yeterince derde sahibiz, en azindan tvye bakip gülümsemeyi hak etmiyor muyuz?
  • kıro, maço, her tür şiddete meyilli boktan adamların olmadığı, güçlü hakkını savunan kadınların olduğu, gereksiz ve abartılı sahte gerilimler ve kafa şişiren gerilim müziklerin yer almadığı şurup gibi dizi.
  • 6. bölüm baba odaklı olduğu için es geçilmiş ama aziz uras ve babasının kadın-erkek ilişkileri üzerine konuştuğu sahnede aziz uras'ın cevabına kalbimi bıraktım.

    tümör: erkekler kadınlarda iki şey arar, biri şefkat öbürü şehvet.
    bazen koşulsuz bir şefkat ister erkekler, böyle dingin bir nehir gibi kendini akıntıya bırakmak ve huzur içinde gitmek istersin. bazen de tutku istersin, arzu nesnesi olmak istersin, arzulanmak istersin. büyük kavgalar, büyük kavuşmalar; her şey tutkuyla olsun istersin.

    aziz uras: yani baba sen de ne kadar çok şey istiyormuşsun ya. iyi de bu kadar özelliği tek bir kadında bulmak mümkün mü?
    bir de biz onların istediklerini karşılayabiliyor muyuz ki? hem sakin bir nehir hem dalgalı bir deniz olabiliyor muyuz?

    erkek olmak hatta doğmak dışında vasfı olmayıp karşısındaki kadından "her şey" olmasını bekleyen erkeklere gelsin bu cevap.

    aziz uras, annen seni ne güzel yetiştirmiş. gel öpücem.*

    edit: debe'ye girmişim. güzel bir doğum günü hediyesi oldu, teşekkür ederim.
  • işte timur gibiler böyledir. manipülatördür.

    aldatılan mutlaka anlar. "içimdeki ses" diyor ya bahar, sonra suizan etmemek için timur'a soruyor. suçlamıyor direkt, soruyor. "sen beni aldatıyorsun" demiyor, "beni aldatıyor musun" diyor. hâlâ yanılmak istiyor, konduramıyor. ama timur, bahar'a kendini suçlu hissettiriyor.

    "böyle nasıl düşünürsün?"
    "benim böyle bir şey yapacağımı mı düşünüyorsun?"

    bunlar çok klasik manipülasyon cümleleridir. sırf kadın, içindeki rahatsızlığı dile getirdi diye suçlanıyor, saçmaladığı söyleniyor, düşüncesi aşağılanıyor. o kadar yüksek perdeden aşağılanarak suçlanıyor ki bir anda spot ışıkları aldatılan tarafa çevrilip hatalı olan sanki aldatılanmış gibi gösteriliyor. ve böylelikle suçluluk psikolojisiyle kurbanın bir daha asla aldatan tarafa soru bile sorma cesareti kalmaması sağlanıyor.

    timur gibi manipülatörler! yatacak yeriniz yok.

    sizin de böyle hıyarlara karşı gözünüz açık olsun kızçelerim.
  • diziyi "aptal ev kadinlarinin sectigi siradan hayatlar" seklinde izlemek isteyenler oldugunu gordum. yine bir yanlis okuma vakasi.. bu ulkede (ve tabii dunyanin bir cok yerinde) kadinlar aptal olduklari icin kendilerini ailelerine adiyor degiller. toplumsal cinsiyet rollerinin, ogretilen degerlerin, aşilanan zihniyet kaliplarinin, toplumun dayattigi "dogru kadin" olma cabasinin sonucudur bu. sen harvard'da prof da olsan, uzaya ilk cikan kadin astronot da, bu degismez. cunku bir kiz cocugu olarak dogdugun andan itibaren sana "annelik kutsaldir, kadin, sefkatli ve digerkamdir, yemez yedirir, giymez giydirir" bilgisi, dna'na isleyene kadar asilanir. sonrasinda da artik zaten gecmis ola. gider harvard'da dersini verir, sonra evine donup yemek yapar, cocugunu doyurur, kocani pispislar, kaynanana yaltaklanirsin. evet yavrularim, diziyi boyle okursaniz, dogru okumus olur ve bahar'in hic de salak bir karakter olmadigini, sadece hepimiz gibi, ataerki tarafindan endoktrine edilmis bir "kadin" oldugunu gorursunuz. diziye bayildim, diyaloglar sahane, casting muthis; bahar'in boyayarak degistirmeye calistigi mutfak ve son dolaba yetmeyen boya alegorisi, temizlik ve duzen takintili gicik kocanin karsisinda salas ve daginik cerrah ve benzeri ayrintilar cok hos. uyarlama demisler, mumkun. guzel uyarlandiktan sonra cok da seetmemek lazim. demet evgar'i yorumlamak zaten haddim degil. ucmus, asmis, bir acayip organizma. ez cumle, cok begendim. ızliciim.
hesabın var mı? giriş yap