hesabın var mı? giriş yap

  • laaan hani biz salonun ortasında leğende yıkanmıştık?

    hani hiç rotring kalemimiz olmamıştı?

    hani mahellede top oynarken annemiz ekmeğe salça sürerdi?

    beraber yazmadık mı o iç burkan fakirlik anılarımızı?

    herkes dalga mı geçti lan? yalandan mı yazdınız onları? ben çok ciddiydim amk?

    şimdi ne ara ceo oldunuz, adını bile anlamadığım mesleklerinizden 10 bin dolar falan kazanıyorsunuz??

    ve ben niye hala fakirim?

  • futbol oynadığı yıllarda beşiktaş'ın ceza sahası civarında serbest vuruş kazanmasıyla, hınca hınç dolu semt meyhanelerini sessizliğe boğan adamdı.

    topun başına geçtiği zaman, kafa kıyaklığından sandalyelerinde yamuk oturanlar kendilerine çeki düzen verirdi. herkes yerlerinde şöyle bir doğrulurdu. garsonlar servise ara verir, ocakçılar televizyona doğru döner, gözlük kullananlar gözlüklerinin camlarını silerdi. meyhaneye bir sessizlik çökerdi. saygı duruşu bir nevi. öyle nadide bir yetenekti sergen.

  • yeni stadını bitirmek üzere olan beşiktaşımızın ilk 5 hafta ortalığı yıkıp geçireceği sezon. 102 yasında dünyanın en yaşlı kulüp başkanı olma rekorunun haklı gururunu yaşayan aziz yıldırım galatasaray'a laf sokmaya devam edecek, galatasaray ise lucescu ile prensipte anlaşacaktır.

  • şöyle görüntülere hazır olun.

    aranızdan yalaka ve kaypak olmayanların ''neden bu afgan polislerinin hepsi türban takıyor'' sorusunu sorduğunu biliyorum. özgür irade olsa gerek, yersek.

    afganistan'da bir zamanlar taliban varken burka denen şeyin giyilmesi zorunlu idi. şimdi soruyorum, dünya'da buna benzer pek çok örnek varken, türkiye'deki gelişmeler bazı kesimlerce nasıl hafife alınabiliyor? kendilerini kandırdıkları gibi bizi de kandırdıklarını mı sanıyorlar? yoksa kendilerini de mi kandırmıyorlar, zaten istedikleri bu mu? kaypak oldukları için mi böyleler?

    tabi bir de ''türkiye'de türban zorunlu değil ki, sadece önündeki yasaklar kaldırılıyor'' diyecek olan sözde hümanist soysuz köpekler var. kendi de çok iyi biliyor aslında, insanların baskı ve zorlamalarla kapatıldığından, küçücük çocukların kapatılmasına ve okula bu şekilde gitmesine göz yumulduğundan, bir ülkenin böyle yavaş yavaş sinsice dönüştürüldüğünden haberdar.

    kadınlara hayvan muamelesi yapan ve buradaki yalaka, kaypak ve soysuz köpeklerin gıpta ile baktığı ülkeler, mesela malezya'da 2009 yılında dini ne olursa olsun tüm kadın polislere türban takma zorunluluğu getirilmiş. bana aynı şeyin 2019 veya 2029 yılında ülkemde de olmayacağının garantisini kim veriyor?

    dindar nesil yetiştirmek adına yasalara aykırı olduğu için merdiven altı yurtlar açıp çocuklara denetimsiz ortamda rahatça tecavüz edilebilecek ortamlar yaratan ensar vakfı'nın böyle reklamlar vermesi sizleri bir gram dahi endişelendirmiyor mu?

    cevap verebilecek olan varsa, beklerim.

  • bira şişesi kapağının içinde plastik bir parça vardır.

    --- spoiler ---

    çoğu hafta pazar günü bile çalışan ve madalyaları koyacak yer bulamayan ben, dünyanın öbür ucundaki proje ortağına, whatsapp aracılığyla işle ilgili bir şey sordum. gelen cevap bir kasa bira fotoğrafıydı. çünkü günlerden cumartesiydi.

    --- spoiler ---

    o lastik parçaya, conta denir.
    o kapağa da, contalı kapak!

  • otobüs dolusu insanları kongrelere taşıyıp salgını yayana sesi çıkmayan emniyet teşkilatımızın güzide polisleridir. bulmuşlar bir garibanı bir de biz ezelim demişler.

    "yakarsa dünyayı garipler yakar"

  • staj yaptığım bankadaki çaycının beni müfettiş sanıp bir hafta boyunca masamda türk kahvesini eksik etmediği ama bir haftanın sonunda "ben duydum sen stajermişsin sana bundan sonra kahve yok" dediği andır.

  • geleneksel yöntemi biraz revize ederek ortaya güzel bir şey çıkarmanız mümkün çünkü kellepaça da zamana ayak uydurması gereken bir sakatat ürünü bana göre.

    - gerçek reçetelerde kelle paça çorbası küçükbaş hayvandan yapılıyor gibi varsayılır ama ben koku geldiği için büyükbaş hayvan tercih ediyorum. ister kuzu, ister koyun paçası olsun mutlaka ama mutlaka kaç kere sudan geçirirseniz geçirin o çorba kokar.

    - bununla birlikte sakatatı benim gibi belirli bir dozda bokunu çıkarmadan seviyorsanız da dana kellenin böyle kaşıyla gözüyle kaynatmak yerine kasabınıza bir miktar dana yanak siparişi vererek kelleyi bütün olarak kaynatmaktan kurtulabilirsiniz. geçtiğimiz dönem bunun orjinalini yaptığına inandığım bir ustanın reçetesini görünce epeyce irkildim. suyun içerisinde yüzen kelle bana göre değil. aynı tadı hatta daha iyisini yakalamak bu zahmete katlanmadan da mümkün.

    ne diyorduk? kelle paça seviyorsunuz ama kelle ve paçayla uğraşamam diyorsunuz ve hijyenik kaygılarımız da var. evde çok rahat bir şekilde yapacağınız ve lokantadakilere tur bindirecek reçeteyi size aktarayım. buradaki püf nokta kasaptan kelle yerine tedarik ettiğimiz ve kellenin bir parçası olan “dana yanak”. bunu tedarik ettiğinizde kellenin geri kalanına ihtiyacınız yok. boşa eziyet çekmenin alemi de yok.

    1- önce kasabımızdan dana paça ve sığır ilikli kemiklerinizi (bilek de olabilir) alıyoruz. bu kemikleri ve paçayı tam üç kere kaynatarak sudan geçiriyoruz. (kaynattığımız ilk iki suyu döküyor ve paça ve kemikleri tekrar suya yatırarak tekrar kaynatıyoruz. bu işlem çorbanın berrak ve lezzetli olması için çok önemli) üçüncü suyu ise yaklaşık olarak kısık ateşte 5-6 saat hafif hafif tıngırdatarak kaynatıyoruz. üçüncü suyumuzun son iki saatinde suya soğan ve sarımsak (rendeleyin, lönkk diye atmayın içine) ilave ediyor ve tıngırdatmaya devam ediyoruz.

    2- bu süre sonunda paçanın iyice dağıldığını göreceksiniz. kemiklerin içerisindeki iliği ve paçayı çıkararak suyumuzu süzüyoruz.

    3- ayrı bir yerde de kelle tadını verecek olan dana yanağı da üç kere aynı işlemden geçiriyoruz ama üçüncü suyumuzda çok fazla ( 1 saat yeterli) haşlamıyoruz. zaten hemen dağılacaktır. üçüncü haşladığımız sarımsaklı ve soğanlı çıkarıp hemen soğutuyor ve yanakları küp küp doğrayarak dolaba kaldırıyoruz.

    4- bir önceki süzdüğümüz suyu ( paça be ilik işte) ocağa alıyoruz ve bu suyun içerisine bir adet havuç, bir adet soğan ve sarımsak rendeleyerek hafifçe kaynatıyoruz. ardından su kaynar kaynamaz içerisine istediğiniz koyuluğa göre un, su, sirke, yumurta ve az yoğurt ilavesi ile yaptığımız karışımı ilave ediyoruz. bu arada mevcut karışıma liason; bu işleme de çorbayı bağlamak denir. bu karışımda yoğurt çok eklersek çorba ekşi olur. ( en çok yaptığınız hata bu zaten)

    5-son olarak çorbamıza ellerimizle lif lif ayırdığımız paça ve ilikleri ilave ediyoruz. tuzunu kontrol ederek ilavesini yapıyoruz. dana yanak diğer malzemelere göre daha hassas olduğu için en son ilave ediyoruz. eğer diğerleri ile birlikte ilave edersek yanağımız erir. (çorba içerisinde böyle tane tane olması gerekir).

    artık siz de kelle paçacısınız.

    düzeltme: yanak, ilikli kemik ve paça içeriklerini anlamayanlar için sadeleştirildi. çok iyi oldu, çok da güzel oldu.