hesabın var mı? giriş yap

  • plazada çalışırken benim de böyle dertlerim vardı. ayda bir değil, ayda en az iki üç kez cicişlerden biri yaklaşıp "falanın doğumgünü ehehe" derdi, ben de para verirdim. para vermemin tek amacı da doğumgünü dolayısıyla oluşan kaos ortamından faydalanıp dışarı kaçmaktı. eski iş arkadaşlarım beni pek sevmezdi, allahı var ben de onları sevmiyordum, bazen iş yerinde insanlarla konuşmamak için köpekbalığı maskesi takıyordum ve bunun ölçüsüz avlanma protestosu olduğunu söylüyordum(insanlardan uzak durmak için yaptığım buluşlara inanamazsınız). hatta bir tanesi bana aşırı derecede uyuz olduğu halde alter egom olan isolde'yi çok seviyor ve yıllardır yazılarını paylaşıp övgüler yağdırıyor asdfdsas. neyse, sonra baktım ki bunlar benim doğumgünümü hiç kutlamıyorlar, pasta masta almıyorlar, ben de "ayşesu'nun doğumgünü için para topluyoruz :))" diyen tiplere 25 kuruş ya da 50 kuruş vermeye başladım. nötr olduğum kişiler içinse 1 tl veriyordum, ve inanın bunu yaparken çok eğleniyordum. şrfszler bi kez arkadaşımın doğumgünümde ofise gönderdiği pastamı daha ben yokken kesip yemeye başlamışlardı bile. mesela çok taş bir kız işe başlamıştı, tüm kan çükünde toplandığı için nasıl üniversite bitirip çalıştığına hayret ettiğim bir tip de bu kız işe başlayalı henüz 2 gün 3 saat olmasına rağmen canhıraş bir çabayla herkesten para toplayıp, üstüne de kendisi para koyup kıza 2 farklı pasta ve hediye almıştı. 2 ay sonra kızı maille taciz ettiği için işten kovuldu. böyle sikimsonik ortamlarda çalışıp her ay 50 tl doğumgünü parası toplama masrafına katlanan herkese sabır diliyorum.

  • efsaneye göre marsyas adındaki bir satiros gün kırlarda dolaşırken athenanın icat ettiği ancak çalarken yüzü çirkinleştiğinden fırlatıp attığı flütü bulmuş. bir tanrıçanın eseri olduğu için çok güzel sesler çıkaran flütü çalmaya başladı..ve bir süre sonra marifetin kendisinde olduğuna inanmaya başlayarak kendini apollona rakip görmeye başladı. bunun üzerine apollon kazananın kaybedene istediğini yapabilmesi şartıyla marsyas ile bir yarış yapmaya karar verdi.

    apollonun arkadaşları olan musalar ve phrygia kralı midas yarışmada hakem oldular. apollon gitarı ile çok güzel şarkılar çalarak ortalığı inletti. marsyas da flütü ile ondan geri kalmayarak çok güzel şarkılar çaldı. hakemler tereddüt ediyorlardı. bunun üzerine apollon lirini eline aldı. okadar güzel o kadar hoş şarkılar çaldı ki dağlar taşlar heyecandan titrediler. marsyas apollon gibi çalamayacağını itiraf etmek zorunda kaldı. apollon anlaşma gereği marsyası ölümle cezalandırdı. yarışma sırasında marsyasın tarafını tutarak onun daha iyi çaldığını iddia eden midasa da ceza verdi. onun kulaklarının iyi işitmediğini söyleyerek insanlara özgü kulakları ona uygun görmedi ve midasın kulaklarını uzatarak eşek kulaklarına çevirdi. midas kulaklarından öyle utanıyordu ki sürekli başında bir kalpakla dolaşmaya başladı. fakat berberi saçlarını keserken kulaklarını farketmişti. midas hiç kimseye anlatmama şartıyla berberine yaşamını bağışladı. fakat berber bu sırrı içinde saklamakta çok zorlandı. birilerine söylemezse patlayacağını düşünüyordu, diğer yandan söylediği taktirde kralın kendisini öldürmesinden korkuyordu. sonunda bir gün daha fazla dayanamayarak ıssız bir yerde bir çukur açtı, ve oraya eğilerek yavaşça "haberiniz varmı, kral midas eşek kulaklıdır" diye fısıldadı. bunu söyleyince üzerinden büyük bir yük kalkmış gibi oldu ve rahatladı. fakat kazdığı çukurun yanındaki kamışları hesaba katmamıştı. kamışlar rüzgarla sallandıkları zaman "midasın kulakları eşek kulakları, midasın kulakları eşek kulakları" diye sırrı her tarafa yaydılar.

  • müzik kötü, sözler kötü, klip kötü, gülşen'in estetik cerrahı kötü... ne iyi ulan?

    yahu 45 yaşında kadınsın, z kuşağına yaranacağım diye girmediğin şekil kalmadı. "aşkımla ölçülemez hiçbir money oh mommy so yummy" diyor. la mommy sensin... az daha zorlasan mummy olacaksın...

    "aşkımla ölçülemez hiçbir money" kısmına da tekrar değinmek lazım. sen henüz erik gibi kütür kütürken (sanıyorum 26 yaşında) erol köse ile birlikteydin. hem de 3 yıl... o bitti reha muhtar ile sevgili oldun. erol köse lan?! reha muhtar ulan?! sagasgsagas "no money"... hee mommy hee...

    (bkz: allah aşkına sen kendini deli gibi yaptın ya)

  • görsel

    inanılmaz bir olay. kendisi akp sarıyer ilçesinin kurucularındanmış.. resmen siyasete göbeğine kadar bulaşmış milletvekili adaylarını veya eski milletvekillerini bir bir rektör atıyorlar. ankara üniversitesi rektörü 3 dönem akp milletvekilliği yapmış birisi. bir sürü var bu örnekten. insanların ülkemizde adalete liyakate inancının düşmesi boşuna değil.

    bu atama bana ak partide devlet yönetme geleneğinin olmadığını böyle bir kültürün olmadığını gösteriyor. çünkü bu makam bir üniversite yöneticiliği bir belediye başkanlığı veya milletvekilliği değil. devletin güçlü olması için buraya liyakat sahibi gerçekten o makamı hak eden ve siyasete bulaşmamış birisi atanmalıydı.

    gerçi ak parti milletvekili adayı yapılıp sonra aynı kişinin mit başkanlığına atandığı süreci yaşatan veya eski milletvekilini anayasa mahkemesi üyesi atayan bir partiye devlet yönetme kültürünü anlatamazsınız.

  • (#108186099)

    şunu görünce aklıma takıldı bir araştırayım dedim.

    firma ekim 2010'da 300.000 tl sermaye ile istanbul perpa'da kurulmuş.

    tcmb enflasyon hesaplayıcıya göre bugünün parasına göre yaklaşık 750.000 tl'ye tekabül ediyor. o zamanın dolar kuruna göre de yaklaşık 210.000 usd ediyor.

    kurucu ortaklardan ilki safa sofuoğlu. aslında kendisi okey oyununu yazan kişi. anladığım kadarıyla oyunu bu arkadaştan satın alarak ve hisseden pay vererek kuruyorlar şirketi.

    diğer kurucu ortaklar sidar şahin, evren üçok ve iki kişi daha var ki bu saydıklarım belli ki esas sermayedarlar.

    demek ki şöyle bir şey var:

    evet sermaye önemli. türkiye gibi bir yerde bundan 10 sene önce oyun sektörüne yaptıkları yatırım da gerçekten göz kamaştırıcı... ama mesela onlar da marifetli bir yazılımcıyla ortaklık kurarak giriyorlar bu işe. kaldı ki sidar şahin daha önce oyun firması kurmuş, bu anlamda tecrübeli birisi... fakat safa sofuoğlu'nun yaptığı işte ışık görmüş ki böyle bir teklif yapılmış. neticede siz de çalışır ve iyi işler yaparsanız bazen kader yüzünüze gülebiliyor. safa bey hala ortak mı, şimdi bu işin neresinde bilmiyorum ama daha şimdiden özgeçmişe yazılabilecek çok parlak bir hikayenin kahramanı olmuş durumda. şirket tabi şimdi muhtemelen yüzlerce yazılımcıyla çalışıyordur. siz çalışın daha iyisini yapın. dandik(!) de olmasın o oyunlar.

  • ekran insanı olduğumuz içindir. konuyu biraz kendi çapımda açmaya çalışırsam günümüzde tv,oyunlar,internet gibi hızlı bilgi akışı sağlanan 3 dakikanın bile çok uzun bir süre olduğu süre turbo hızda bir yaşama alışmışsak bize kitap okumak gibi dingin şeyler çok sıkıcı gelir. bu bir çeşit dikkat dağınıklığı gibidir.
    bunu en iyi küçük yaşta ki çocuklarda gözlemlersiniz hiç yerinde duramamalarının ama eline bir telefon verdiğinizde (oyun amaçlı) veya yüksek kalite bol aksiyonlu rengarenk görselli bir animasyon film açtığınızda sesinin kesildiğini göreceksiniz. bizler zamanla kitap okumaktan sıkılmış hale gelirken onlar bu teknolojiyle doğdular
    bunu sözlük ortamlarında kısalan entrylerden de anlayabilirsiniz çünkü 3 dakika çok uzun süre özellikle 90 sonrası doğanlar büyük ihtimal bu yazıyı okurken bir yandan da bir mesajlaşma veya sosyal ağdan gelen bildirimi kontrol ettiler

  • hiç de yukarıda söylendiği gibi bir mesaj vermeyen paylaşım.

    yusuf yerken kim diye soracak olanlara işte bu demek için eklenmiş bir resim bence. çünkü bu şahıs yüzyıllar da geçse bu resimle hatırlanacak!