aynı isimde "fallout" başlığı da var
790 entry daha
  • daha önce fallout 1'in hikayesini anlatmıştım. şimdi de fallout 2'nin hikayesini anlatayım.

    fallout 2

    ilk oyunun sonunda vault 13'ten sürülüp kendi yolumuza gitmiştik. ikinci oyun da bu sonu baz alarak başlar ("bu sonu" diyorum çünkü ilk oyunun birden fazla sonu var. ikinci oyun, bu sonlardan "iyi olanını" baz alıyor diyebiliriz). her şeyin üzerinden 80 yıl geçmiştir. yıl 2241. bu geçen 80 yılda çorak topraklar gelişmiş, daha kalabalık ve daha modern şehirler ortaya çıkmıştır. ancak bu modernlik bizim bildiğimiz manada bir modernlik değildir tabii. bu şehirlerde ne kanun vardır ne de düzen. buralarda adım başı bir uyuşturucu satıcısına ya da köle tüccarına rastlamak çok olasıdır. ayrıca şehirlerde genelevler de açılmaya başlamış, kadınlar seks işçiliğinden para kazanır olmuşlardır. geçen zamanla birlikte dünya büyümüş ve kirlenmiştir de denebilir.

    ilk oyunun sonunda sürgüne gönderilen kahramanımız, kendisine bu yolculuğunda eşlik etmek isteyen bir grup gönüllü vault 13 sakiniyle birlikte çorak topraklarda kuzey'e doğru yol alıp burada arroyo adında bir köy inşa etmiştir. kahramanımız burada köyün yöneticisi olmuş, evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış, anılarını kaleme aldıktan sonra ortadan kaybolmuştur. fallout 2'de yönettiğimiz seçilmiş kişi lakaplı karakterimiz de onun öz ve öz torunundan başkası değildir.

    arroyo köyünde durumlar iyiye gitmemektedir. köy, tarihi boyunca görmediği büyüklükte bir kıtlıkla mücadele etmektedir. ilk oyundaki kahramanımızın öz kızı olan köyün lideri yaşlı kadın, bizden g.e.c.k.'i (yani tam adı garden of eden creation kit olan cennet bahçesi yaratma kiti'ni) bulmamızı ister. anlatılanlar doğruysa bu cihazla kıtlığa yol açan süreci tersine çevirmek olasıdır. dedemizin gençlik üniformasını giyer, üzerinde 13 yazan su mataramızı ve biraz parayı yanımıza alır, emektar pip-boy 2000'imizi de kuşanarak köyden ayrılırız.

    öncelikle vault 13'ün nerede olduğunu öğrenmemiz gerekmektedir. bunu da bilse bilse vic adındaki tüccar bilir. vic, ilk durağımız olan klamath ismindeki kasabada yaşayan bir tüccardır. üzerinde 13 yazan su mataralarını satan kişidir de aynı zamanda. kasabaya ulaştığımızda vic'in oradan ayrıldığını ve the den adındaki bir başka kasabaya gittiğini öğreniriz. bunun üzerine klamath'da dolaşıp bilgi toplamaya başlarız. the den'in nerede olduğunu kime sorarsak soralım net bir cevap alamayız. zira çorak topraklarda hiçbir şey bedava değildir. herkes, vereceği bilgi karşısında bir şeyler talep etmektedir. bu vesileyle yeni görevler alırız. bir görevden diğerine koşarken ilk yoldaşımız olan sulik'le de tanışırız. sulik, kaçırılan kız kardeşini arayan tam anlamıyla kafayı sıyırmış bir savaşçıdır. dedesine ait olduğunu iddia ettiği kemiği burnuna aksesuar gibi takmıştır.

    the den'e ulaştığımızda vic'in metzger adında bir köle tüccarı tarafından esir alındığını öğreniriz. metzger, vic'in kendisine sattığı bozuk telsizin tamir edilmesini istemektedir. eğer vic'i direkt ondan parayla satın almak istersek, yani bir nevi köle ticaretine girişirsek, kendisine 1000$ ödememizi talep eder. seçeceğimiz bir yöntemle vic'i köle tüccarının elinden kurtarırız. böylece oyundaki ikinci yoldaşımızı da partiye katmış oluruz. oradan ayrıldıktan sonra bu kez de karşımıza birkaç eksik parçası haricinde bir sorunu yokmuş gibi duran chryslus highwayman marka bir araba çıkar. arabaya binip yolumuza dört tekerle devam ederiz.

    the den'den ayrıldıktan sonraki durağımız vault city olur. burası, dışarıdan bakıldığında çok gelişmiş ve modern görünen, ama içeriden dibine kadar kokuşmuş ve yozlaşmış bir şehirdir. burası vault 8 sakinleri tarafından kurulmuş, kendi vatandaşlarının her türlü temel ihtiyaçlarını karşılayan, ancak buralı olmayan herkese köle muamelesi yapan çarpık bir yerleşimdir. şehrin yöneticisine first citizen denir. biz oradayken first citizen, joanne lynette adında bir kadındır.

    vault 13'ün yerini öğrenmek için vault 8'in bilgisayar ağına erişmemiz, bunun için de vault city'de vatandaşlık kazanmamız gerekmektedir. lynette'le bu konu hakkında konuştuğumuzda bize komşu kasabada yaşayan ghoul'lardan bahseder. sürekli olarak vault city'e gelip şehir sakinlerini ilaç dilenerek rahatsız etmekte olduklarından söz eder. eğer ghoul'ların yaşadıkları kasabadaki nükleer reaktörü bozup ghoul'ları ortadan kaldırırsak bize vatandaşlık vereceğini söyler. vault 13'ten ayrılmadan önce şehrin barına gidip john cassidy'i de partimize dahil eder ve yola çıkarız.

    lynette'in sözünü ettiği mutant dolu kasabaya vardığımızda kasabada tanıdık bir yüzle karşılaşırız: harold. harold, bizden nükleer santrali tamir etmemizi, böylece vault city'e muhtaç kalmadan kendi hallerinde yaşayabileceklerini söyler. bu noktada hangi tarafa yardım edeceğimize karar veririz.

    mutant kasabasından ayrılıp tekrar vault city'e döneriz. yaptığımız seçim ne olursa olsun vatandaşlığımızı alırız. bilgisayar ağına bağlandığımızda vault 13'e dair hiçbir bilgi olmadığını fark ederiz. onun yerine vault 15'in nerede olduğunu öğreniriz.

    vault 15'e doğru yol alırken karşımıza broken hills adında bir başka kasaba çıkar. burası insanlar, super mutant'lar ve ghoul'ların bir arada huzur içinde yaşadıkları bir yerdir. marcus adında bir super mutant şerif tarafından yönetilmektedir. bu noktada partimizde yer varsa marcus'u da aramıza katarak yolumuza devam ederiz.

    sonraki durağımız new reno olur. burası çorak toprakların günah şehridir. alkol, uyuşturucu, kumar, köle ticareti, hırsızlık, para karşılığı seks ve mafya çatışmaları... aklınıza ne geliyorsa hepsi ve daha fazlası new reno'da mevcuttur. buraya varır varmaz arabamızın çalınmasından nasıl bir yer olduğunu daha iyi anlarız. bu ahlaksızlığın başkenti ilan edilmiş şehirde yapabileceğimiz pek çok şey vardır. mesela boks turnuvalarına katılabiliriz. bileğimizin hakkıyla dövüşebileceğimiz gibi eldivenlerimizin altına demir plakalar takarak hile de yapabiliriz. bir prodüksiyon şirketine gidip bir porno filmde oynayabiliriz. şehirde faaliyet gösteren mafya ailelerinden biri için tetikçilik yapıp diğer ailelerin kökünü kurutabiliriz. ya da istersek tamamını ortadan kaldırabiliriz. burada partimize katabileceğimiz bir diğer isim olan myron'la da yolumuz kesişir. myron, jet adında yeni bir uyuşturucu üretmiştir. bu uyuşturucu çok popüler olunca köşeyi dönmüştür.

    vault 15'e ulaştığımızda vault'u yağmacıların mesken edindiklerini görür ve buradan ayrılıp yakındaki shady sands'e gideriz. 80 sene önce küçük ve önemsiz bir kasaba olan shady sands şimdi karşımıza son derece gelişmiş bir şehir olarak çıkar. ismi de artık new california republic olarak değişmiştir. şehrin tam orta yerinde dedemizin anısına dikilen bir heykeli bile bulunmaktadır. ilk oyundan hatırladığımız küçük tandi de buranın yaşlı ve bilge yöneticisi olmuştur. tandi'ye hikayemizi anlattığımızda vault 15'teki yağmacıları ortadan kaldırmamız şartıyla bize yardımcı olmayı kabul eder. yağmacılardan kurtulduktan sonra tandi'den vault 13'ün yerini öğreniriz. buradan ayrılmadan önce partimize katabileceğimiz iki karakter daha vardır: robodog adında bir cyber köpek ve hem ilk oyundan hem de diziden hatırladığımız dogmeat. eğer dogmeat'i öldürürsek komik bir şey olur ve bu kez bizi öldürmek üzere peşimize mel adında bir kelle avcısı takılır. bu bir mel gibson ve mad max göndermesidir.

    vault 13'e vardığımızda enteresan bir manzarayla karşılaşırız. tüm vault sakinleri burayı terk etmiş, içeriyi deathclaw'lar basmıştır. normalde feci agresif olan bu güçlü canavarlar garip bir şekilde akıllanmış ve konuşabilme yetisine kavuşmuşlardır. yanlarındaki insanlarla uyum içerisinde yaşamaktadırlar. kendileriyle konuştuğumuzda bizden bilgisayarları tamir etmemizi isterler. çünkü pençeli elleriyle bu işi yapabilmeleri mümkün değildir ve yanlarındaki insanlar da bu iş için kalifiye değillerdir. eğer bunu yaparsak bize g.e.c.k.'lerden birini vereceklerini söylerler. burada bilge bir deathclaw olan goris'le de tanışıp kendisini partimize katabiliriz.

    bilgisayarları tamir ettikçe pek çok şey öğreniriz. dedemiz buradan sürüldükten sonra aşağıda büyük bir ayaklanma çıkmıştır. bu ayaklanmanın sonucunda bizi sürgüne zorlayan overseer yönetimden indirilmiştir. bilgisayar tecrübemiz yeterliyse daha fazla gizli dosyaya sızıp daha çok şey öğrenmemiz de olasıdır. mesela vault'ların gerçek doğasını ilk kez burada öğreniriz. vault'ların amacının hiçbir zaman insanları nükleer savaşın etkilerinden korumak olmadığını ilk kez burada öğreniriz. toplamda inşa edilen vault sayısı 122'yken bunlardan sadece 17 tanesi gerçekten sığınak olarak tasarlanmıştır. vault 8 de bu sığınaklardan biridir. diğer vault'ların amacı bir dizi deneyden başka bir şey değildir. amaç, insanların çeşitli durum ve zorluklara karşı nasıl tepkiler verdiklerini ölçümlemektir. mesela vault 13'ün tasarlanma amacı, 200 sene boyunca kapalı kalan insanların dış dünyaya nasıl tepki vereceklerini gözlemlemektir. vault 12'nin kapısı bombalar düştükten sonra kasıtlı olarak açık bırakılarak insanların radyasyondan nasıl etkilendikleri gözlemlenmek istenmiştir.

    bilgisayarları onardıktan sonra g.e.c.k.'i alıp oradan ayrılırız. ancak bir gece uyurken köyümüzün şamanı hakunin rüyamıza girer ve acilen geri dönmemiz gerektiğini ve köyün ona ihtiyacı olduğunu söyler. arroyo'ya vardığımızda gerçekten tüm köy ahalisinin enclave tarafından kaçırıldığını öğreniriz.

    enclave, büyük savaş öncesi amerikan hükümeti'nin üst düzey isimleri tarafından kurulmuş ve halen yaşatılan gizli bir örgüttür. bu örgütün başında amerika birleşik devletleri başkanı yer almaktadır. bombalar atılmadan önce durumun buraya geleceğini bilen bu isimler kendilerine özel sığınaklar yaptırmışlardır. vault deneyleri de bu örgütün projelerinden biridir. amaçları amerika birleşik devletleri'ni yeniden kurmaktır.

    ilk oyunda değinilen fev'den haberdar olan enclave, bu virüsü yeryüzündeki tüm canlıları öldürecek şekilde yeniden geliştirmeye çalışmıştır. bunun için radyasyondan yeni etkilenenler ve hiç etkilenmeyenler olmak üzere iki denek grubuna ihtiyacı olmuştur. ilki için arroyo köylüleri, ikinicisi için de kapılarını sadece bir kez açan vault 13 sakinleri idealdir. geriye olası tehditlerle savaşmaları için akıllı deathclaw'ları bırakırlar, ancak onlar da fazla akıllı olduklarından savaşmak yerine insanlarla birlikte barış ve uyum içimde yaşamayı tercih etmişlerdir.

    son durağımız enclave'in okyanusun ortasında yüzen üssü olur. üsse vardığımızda bizi amerika birleşik devletleri başkanı dick richardson karşılar. onu ve super mutant korumasını öldürdükten sonra arroyo halkını ve vault 13 sakinlerini serbest bırakırız. fev'in yayılmasını durdurduktan sonra da üssü terk ederiz. arroyo ve vault 13 g.e.c.k.'i kullanarak yeni bir yuva inşa ederler. liderleri olarak da bizi seçerler. fallout 2'nin hikayesi de bu şekilde sona erer.
91 entry daha
hesabın var mı? giriş yap