geceye bir şiir bırak
-
****
yolunu beklerken daha dün gece
kaçıyorum bugün senden gizlice
kalbime baktım da işte iyice
anladım ki sen de herkes gibisin
**** -
bertolt brecht / bizden sonra doğanlara
gerçekten, karanlık günlerde yaşıyorum!
doğru söz delilik. düz alın
kanıtı vurdumduymazın. gülen ki
korkunç haberi
henüz almamış.
ne günlere kaldık, ki
neredeyse suçtur ağaç üzerine bir konuşma
içerir çünkü susmayı bunca kötülük üstüne!
orda ağırdan caddeyi geçen
erişilmez mi dara düşen
arkadaşları için?
doğrudur: geçimimi sağlıyorum daha
ama inanın: bu bir rastlantı yalnız. yaptığım
hiçbir iş doyma hakkını vermiyor bana.
rasgele korunmuşum. (talihim dönüverse. yokum.)
bana diyorlar: ye iç! bak keyfine!
nasıl yer içerim, kaparsam
yiyeceğimi bir açın elinden ve
bardaktaki suyum bir susuzda yoksa?
ve yiyip içiyorum gene de.
isterdim bilge olmak.
eski kitaplarda yazılı nedir bilge
kavga dışı kalmak dünyada ve kısa yaşamını
korkusuz geçirmek
zora başvurmadan edebilmek
kötülüğe iyilikle karşılık vermek
isteklerine ermeyip, unutmak
işi bilgenin.
yapamam bütün bunları:
gerçekten, karanlık günlerde yaşıyorum!
ii
şehre geldim bozuk düzen günlerde
açıklık sürerken.
insan arasına karıştım ayaklanmada
ve onlarla birlikte öfkelendim.
böyle geçti zamanım
yeryüzünde.
yemeğimi yedim iki savaş arası
katillerin arasında yattım
sevgiye saygısız
ve doğaya sabırsız baktım.
böyle geçti zamanım
yeryüzünde
her yol batağa çıkardı benim zamanımda.
dilim durmaz ele verirdi beni.
elimden gelen azdı. ama hükmedenler
daha rahat olurdu bensiz, buydu umudum.
böyle geçti zamanım
yeryüzünde.
gücüm azdı. hedef
uzak mı uzak.
apaçık belliydi, benim ulaşmam
mümkün değildiyse de.
böyle geçti zamanım
yeryüzünde.
iii
siz, siz ki çıkacaksınız
battığımız tufandan
düşünün
eksiklerimizden söz ederken
karanlık çağı da
sizin kurtulduğunuz.
gittiydik, ayakkabıdan çok ülke değiştirip
sınıf savaşları arasından, umarsız
yalnız haksızlık var da baş kaldırma yoktuysa.
biliyoruz oysa:
alçaklıktan nefret bile
çarpıtır çizgileri
haksızlığa öfke bile
kısar sesi. ah, biz
hazırlamak isterken dostluk yolunu
dost olamadık kendimiz.
siz ama, o gün gelince
insanın insana el uzattığı
anın bizi
hoşgörüyle.
...
o gün mavi eylül ayında
sessiz körpe bir erik ağacı altında
tuttum onu, sessiz beyaz aşkı
kolumda kutsal bir düş gibi.
ve üstümüzde güzel yaz göğünde
bir bulut vardı, çoktan gördüğüm
çok beyazdı ve çok yukarılarda
ve başımı kaldırıp baktığımda, değildi orda.
o günden beri birçok, birçok aylar
geçti sessiz aşağı kaydılar
yok oldu o bütün erik ağaçları
ve bana sorarsan aşk n'oldu diye
sana derim ki: hatırlayamıyorum
ama gene de, inan ki, biliyorum ne demek
istediğini.
ama gene de gerçekten hatırlamıyorum onun
yüzünü.
yalnız: o zamanlar öpmüştüm onu, biliyorum.
ve bu öpücüğü de çoktan unutmuş olurdum
o bulut olmasaydı orada
onu bugün de hatırlıyorum ve hep hatırlayacağım
çok beyazdı ve yukarılardan geliyordu
erik ağaçları belki çiçek açıyordur gene de
ve o kadının belki de şimdi yedi çocuğu olmuştur
ama o bulut yalnız birkaç dakika için açtı
ve yukarı baktığımda, rüzgârda kayboluyordu
bile. -
"öldü,
bu dünyada,
nasıl ölünürse,
insan olsun, hayvan olsun, bitki olsun,
döşekte, toprakta, havada, suda,
ansızın, bekleyerek, uykuda,
bu dünyada nasıl ölünürse,
nasıl öleceksem, nasıl öleceksek." -
ben ki kiracıyım bir acıya
sen imzalarsın sabah akşam
defterini bensizliğin,
bense kanla öderim
kirasını kaldığım evin. -
deniz siyah,
çünkü gece.
bir de nisan üstüne.
külah yaptığım takvim yapraklarını üst üste koyuyorum.
rakamlar öpüşünce daha da büyüyor sancılar.
adını anıyorum:
bir mezar taşı yüzüme tükürüyor.
çıkrık.
bu yangında rolüm bu kadar.
işte buradayım
ve hiçbir şey.
kalbimin cep kanyağı beni ayıltmak için asker gibi rütbelenmiş.
içtikçe susatan, cevapladıkça çoğalan sorular gibi dünya,
söylemedi deme;
bu trenler şehri ikiye bölmekten başka hiçbir işe yaramıyor.
söylemedi deme;
tanrı'nın dikim hatası bizi teğel teğel söken.
güneşe incelirsin, karanlığa soyunur.
ezelden ebede,
söylemedi deme;
kaf kefli cümlelerin arasında kırmızı bültenle aranır bazen tanrılar.
işte buradayım
ve hiçbir şey.
naz'ın kırmızısı
nar'ın yaprak dalları,
ve ölüm.
gördüm:
bir kadın istimlak edince toprağı,
saçları çocuğunun gerdanından süzülerek iner
yerkürenin damarlarından aşağı.
bütün gülümsemeler fotoğraflara hapsedilir,
anıların duvarlarını tekmelersin.
ömrünün sonuna kadar gelmez tahliye zamanı.
işte buradayım
ve hiçbir şey.
iyi niyetli bir keskin nişancının merhametine bırakıyorum şimdi düşlerimi
anısızın ve öylesine.
artık beklemiyorum bayram günlerini.
kutlamıyorum; resmi, gayr-ı resmi hiçbir serüveni.
ölmeden kemiklerim sızladı,
gömülmeden üzerimdeki ağırlığın adı toprak.
özlemenin kuytusuna çekilip,
müşterek bir acının yaralarına tuz basmak,
ve süt gibi helal kelimelerle anlatmak bir iklimi.
deniz siyah
çünkü gece
bu yangında rolüm bu kadar işte.
birgün sana geldiğimde,
ellerim boş olmasın diye
tek derdim sayfaları seninle doldurmak.
çünkü buradayım
ama hiçbir şey. -
bir çığlık düştü karanlıklardan
issız denize
ses beton gibi buz tutuyordu
bir takım gölgeler gidip geliyordu
ay ışıkları gidip geliyordu
deniz yaralı bir tay gibi soluyordu.
kim bizi çeken ayaklarımızdan
suyun yumuşaklığına
yerin katılığına
göğün karanlığına.
bir göz bizi denetliyor - bu muhakkak
bir çığlık boğuluyor denizde - bunu iyi duyuyoruz
bir ışık kesiyor karanlığı bir ustura ağzında
bilmediğimizi anlıyoruz
görmediğimizi seziyoruz.
yeni bir çağa çıkıyoruz saçlarımızdan.
adil erdem bayazıt -
görsel
nazim hikmet -
insan dedikleri duvara benzer
hele suvakları dökülsünde gör
gördüğün her güzele aldanma
saç ağarsın beli bükülsün de gör
kara toprak insanları yoğurur
vedası geleni bir bir çağırır
arkası kuvvetli fazla bağırır
dostları yanından çekilsin de gör
demek ki dünyada olur dermanın
birgün uyanırsın geçmiş zamanın
bazı insan der ki ben bir aslanım
ezrayıl peşine dakılsın da gör
çobanoğlu kulak versen sözüne
yazılanlar mutlak gelir yüzüne
evde bile karı bakmaz yüzüne
hele sırtın yere yıkılsın da gör
gör - murat çobanoğlu -
kırmızı bir kuştur soluğum
kumral göklerinde saçlarının
seni kucağıma alıyorum
tarifsiz uzuyor bacakların
kırmızı bir at oluyor soluğum
yüzümün yanmasından anlıyorum
yoksuluz gecelerimiz çok kısa
dörtnala sevişmek lâzım -
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap