• aşkın en derin ve en acıklı hallerini ustalıkla işleyen, william shakespeare'in unutulmaz eseri. ingiliz edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen bu trajik hikaye, 16. yüzyılın verona şehrinde geçer. iki genç aşığın, capulet ve montague aileleri arasındaki yıllardır devam eden husumetin gölgesinde yaşadıkları imkansız aşkı anlatır.

    romeo ve juliet'in tutkulu aşkı, ailelerinin anlaşmazlığı ve toplumun kısıtlayıcı normlarıyla karşı karşıya gelir. shakespeare'in dili olağanüstüdür; her bir satırı derin bir duygu yüklüdür. aşkın gücü ve trajedisi arasındaki çatışma, okuyucuyu derinden etkiler ve eserin klasikleşmesine katkıda bulunur.

    juliet'in "ne adınızı duymadan önce sevdim sizi, ne de adınızı duydumduktan sonra sevmekten vazgeçtim" sözleri, aşkın sınırlarını aşan gücünü anlatırken, romeo'nun "ölüm, bir ayrılık mı? oh, olsun da, fakat benim seninle birlikte ölmek için gelenim değil" sözleri ise aşkın sonsuzluğuna olan inancını dile getirir.

    romeo ve juliet'in trajik sonu, aşkın gücünü ve insan doğasının karmaşıklığını gösterir. iki genç sevgilinin ölümü, ailelerinin arasındaki husumeti sonlandırmak için gereken acı dersi sunar. shakespeare'in başyapıtı olan bu oyun, çağlar boyunca insanların kalplerini etkilemeye devam edecek bir başyapıttır.

    romeo ve juliet'in evrensel bir hikayesi olduğu kesin. bu eser, aşkın gücünü ve trajedisini anlatırken, aynı zamanda toplumun ve ailelerin üzerindeki baskının insanların özgürlüklerini nasıl sınırladığını da gösteriyor. shakespeare'in dilindeki derinlik, her yaşta ve her kültürden insanı etkiliyor. romeo ve juliet'in hikayesi, bir yandan insan doğasının kırılganlığını ve duygusal derinliğini vurgularken, diğer yandan da insanlığın ortak arzularını ve çatışmalarını anlatıyor. bu yüzden, her ne kadar 16. yüzyılda yazılmış olsa da, hala modern zamanlarda bile okuyucuları etkileyen bir güce sahip.
  • ankara'da temsil edilen türk-yunan ortaklaşa yapılan oyunu deneyimledim. her şeyde önce oyun üç dilde oynanıyor ve üst yazı var. operadan alışkın olmama karşın bu oyun opera değil tiyatroydu. o yüzden takip etmek aşırı zordu ki yer yer çeviri hataları vardı. o kadar kötü geliyordu ki üst yazı bazen geç geliyor, bazen erken gösteriliyor, bazense hiç girmiyordu. o yüzden ingilizce kısımlar için üst yazıyı okumayı bıraksam da yunanca olan kısımlar için mecburen okudum, en azından okumaya çalıştım.

    teknik sorunları bırakıp oyuna gelirsem ilk perdesi bence olmamış, gerçekten yüzümde anlamsız bir tavırla izledim. kullanılan müzikler olsun, dans gösterileri olsun, bazı sahneler olsun buram buram absürtlük kokuyordu. oysa oyunun adı "rome ve juliet" olduğu için klasik metne daha sadık bir şey beklerdim. ikinci perde için hiç umudum yoktu, ama birinci perdeden çok daha iyiydi. oyunun adı "romeo ve juliet" olmasa, gelişme ve sonuç kısımları da bu kadar iyi yazılmış olmasa ve sezonda gösterilen bir oyun olsaydı muhtemelen kapalı gişe oynamazdı. ikinci perde alıyor götürüyor; ama ilk perdenin ağızda bıraktığı o kekremsi tadı silemedi bende.

    oyunculara gelirsek yunan oyuncuların hiçbirini tanımıyordum. juliet'i oynayan oyuncuyu diğerlerinden biraz daha iyi buldum. benim tanıdığım isimlerden fare kapanı'nın christopher wren'i, sefiller'in mösyö thenardier'i rolünden bildiğim şevki çepa ve behzat ç'nin tahsin müdürü eray eserol vardı. belki daha önce tanıdığımdan biraz yanlı düşündüm, belki de gerçekten öyle bilmiyorum; diğer oyunculardan bir adım daha öndelerdi.

    dekor konusunda söyleyecek çok fazla bir şey bulamıyorum çünkü ortada duran ve zaman zaman köprü, zaman zaman malikane, zaman zaman juliet'in balkonu, zaman zaman aile mezarlığındaki tabutlar olan uzun, dönen bir kutudan başka bir şey yoktu. efektif kullanılmıştı ama daha fazla dekor beklerdim açıkçası.

    ben ilk perdeden ötürü nötr kaldım oyuna. çok daha iyisi için tiyatro değil ama bale olanından.
  • husumetli iki ailenin çocuklarının aşkını anlatan bir feodalizm hikayesi.
    okuyanın, izleyenin kendini entelektüel çembere dahil ettiği lakin aynı hikayenin doğu versiyonunu duyduklarında gerici-asiret-feodalite yaftasıyla kendini tatmin ettiği bir hakikatin bu bütününe tiyatral demek isterim!

    sanat sevicileri için renkler de iklimlere göre değişiyor!
  • geçen gün akm'de ingilizce, yunanca ve türkçe olmak üzere 3 farklı dilde seyretme şansı buldum. husumetli iki ailenin genç çocukları romeo ve juliet, juliet'in babasının verdiği bir davette karşılaşıp aşık olurlar. hikaye böylece başlar.

    3 farklı dil seçeneği bulunduğunu bileti alırken fark etmedim. keşke detaylı baksaydım. en ön sıradan bilet alayım diye 1 ay önceden aldım. üst yazı olayı bayağı kötü oldu. yazıyı takip edeyim derken boynumun ağrısı şöyle dursun, oyuncuların jest, mimik bütün hareketlerini kaçırdım. bir nevi radyo dinliyormuş gibi oldu. üst yazıyı tepeye koymak yerine sahnenin arkasından bir şekilde akıtabikirlerdi. henüz ilk perde bitmeden terkedenler oldu. ben perde arasını bekledim. ilk perde 1.5 saat sürdü. içinde yunanca olmayan bir gösterimine denk gelirsem tekrar gideceğim.
  • akmde dün akşam izkediğimdir.

    türk yunan ortak yapımı ve modernize edilmiş haliyle ben beğendim. müzikler, ışık, juliet çok güzeldi.
  • binlerce kez beter olsun gece. senin ışığın yoksa...
  • dün akşam izlediğimiz ve hakkında yazıp yazmamaya zor karar verdiğim devlet tiyatrosunun son yeni oyunu.

    seneler seneler önce şehir tiyatrosunun harbiye muhsin ertuğrul sahnesinde, en önden seyrederken uyuyakaldığım ünlü ingiliz oyun yazarı shakespeare'in en ünlü ve bilinen, en çok oynanan oyunudur romeo ve juliet oyunu.

    shakespeare'in arthur brooke adlı şairin, romeus and juliet adlı şiirinden esinlenerek yazdığı; iki düşman ailenin çocukları arasındaki yaşanan aşkı konu edinen, aynı zamanda da insan ilişkilerini gerçekçi bir şekilde anlatan romantik bir trajedidir oyunun konusu.

    oyunun izlediğim devlet tiyatrosundaki yeni uyarlanan son şekliyse, günümüzde son senelerde pek bir moda olan modern uyarlamasıydı. türk yunan işbirliği ile rejisi yapılan, yunan yönetmenin, türk devlet tiyatrosundan genç oyuncuların birisinin izmir, birisinin istanbul, diğerinin de ankara devlet tiyatrosundan oldukları oyun. bir de 4. türk oyuncu olarak behzat ç'nin tahsin komiserinin oyuncusu var papaz rolünde.

    türk tiyatro sahnelerinde ilk defa farklı bir ülke oyuncularıyla ortak bir şekilde ve 3 dilde sergilenen oyun özelliği taşıyor olması açısından da takdire şayandı doğrusu.

    juliet rolünü oynayan kadın oyuncu yunan, romeo'yu oynayan erkek oyuncuysa türk oyuncudur. ezeli türk yunan düşmanlığını bu oyuna bu şekilde iki ülke arasında yaşanan aşk olarak uyarlamak, gerçekten çok güzel ve değişik bir fikir olmuştu. iki ülke oyuncuları kendi aralarında oynarken kendi dillerinde, karşılıklı oynarken evrensel dil ingilizcede oynuyorlardı.

    bahsedilen üstyazı sorununa önde oturanlar için, akm salonu büyük olduğundan yanlara iki tane dev ekran koyup ordan da altyazı girilmesi iyi düşünülmüştü açıkçası. tabii çevirilerin kısa ve eksik ve de senkronizasyon sorunlu olması biraz kötü olsa da yine de oyun gayet izlenebilinir ve keyif alınır şekilde uyarlanmıştı. çünkü hem hareketli dans ve müzikleriyle, hem de dekorsuz bir şekilde hatta kostümsüz bile sadece oyunculukla shakespeare
    gibi bir yazarın ünlü oyununu bu şekilde sahneye koymak büyük bir cesaret, emek ve yetenek gerektiriyordu bana göre. hem de böyle bir oyuncu kadrosu ve 3 dilde...

    şahsen benim hiç sıkılmadığım bir oyun oldu fakat daha oyununun başında, ilk on dakikasında dil karmaşası ve üstyazı sebebiyle oyundan çıkan insanları da anlayamadığım gibi esefle de kınadım açıkçası. sonra perde arasında da salonun dörtte biri gitmişti maalesef. sonunda her ne kadar yanımdaki adamın uyuyakaldığını görünce daha da şaşırıp gülsem de, benim için çok değişik ve güzel bir tiyatro oyunu izleme deneyimi oldu diyebilirim ilk defa.
    zira çok orijinal ve farklı bir yapım çıkmıştı ortaya, biraz gereksiz uzun olsa da...

    sanırım istanbul akm'de bu ayki 4. son gösteri de bu akşamdı. mayısta da olmayacak, artık seneye devam ederler. ve ben 2. defa yine gitmeyi isterim diye düşünüyorum. değişik bir tiyatro deneyimi yaşamak isteyen tiyatroseverlere de şiddetle tavsiye ederim.

    "şiddetle başlayan hazlar, şiddetle son bulurlar, ölümleri olur zaferleri,
    öpüşürken yok olan ateşle barut gibi.
    en tatlı bal bile tadıldıkça bıkkınlık verir,
    aynı tat isteği, iştahı köreltir. onun için,
    ölçülü sev ki uzun sürsün sevgin.
    hedefe hızlı giden,yavaş kadar geç varır."
  • devlet tiyatrolarının romeo ve juliet edisyonuna giderken oyun açıklamasını okumadan, bihaber gittiğim için oyunda 3 farklı dilde izleyeceğimi bilmiyordum. takibi yer yer zor olsa da çok hoşuma gittiğini söyleyebilirim. sık sık bu şekilde sahnelenmiş bir oyun izlemek istemem, bu konuda netim fakat bu tecrübe en az bir kere tadılmalı bence.

    camelotlar yunan, monteguelar ise türkler tarafından canlandırılıyordu. bu iki aile arasındaki düşmanlık, ve gizli aşk; türk yunan rekabeti yada sevimsiz gelse de kulağa, düşmanlığına benzetilirken, yasak aşk ile bardağın çoğu zaman dolu tarafını görmemizi sağladı. yasak aşk hoş bir şey değil ama bir trajedinin olmazsa olmazı belki de...

    yunan oyuncuların tamamının performansları şahaneydi. türk oyuncularınki kötüydü demeyeceğim ancak arada puan farkı olduğunu söylemeliyim. hatta itiraf edin izleyenler; bahzet ç'nin tahsin müdürünün ingilizcesi kulaklarınızı tırmalamadı mı?her neyse, bizim romeo, julietin yanında biraz tıfıl kalsa da oyuncunun performansını beğendiğimi söyleyebilirim.

    oyunu önden ikinci sıra tam ortada izledim ve 2.5 saatlik oyun bitiminde boyun fıtığım tekrar nüksetmek üzereydi. ne üstteki yazıları okuyabiliyoruz, ne sağ ve soldaki alt yazıları... hep söylediğim gibi akm bir tiyatro salonu değil. protokolün orta sıralara yerleştirilmesinden de belliydi aslında. görevine geldiği günden bu yana devlet tiyatrolarının tüm postlarının yoruma kapalı olmasına sebep olan, antalya belediyesinin azılı düşmanı tamer karadağlı, çocuklar duymasından zenginlik borçlu olduğu bilmemne müdürü birol güven protokolde yunan dostlarla yerlerini almışlardı. neyse burayı fazla uzatmayalım...

    yine akm'de denk geldiğim bir saçmalık var; neden oyun esnasında ışıklar açılıyor sürekli. aydınlık bir ortamda izleniyor oyun... neden?

    ilk söyleyeceğimi sona bıraktım, umarım bir modern uyarlama izlemem diye dua ederek gittim. yine modern uyarlama. sıktınız gerçekten... othello kadar iyi değildi ve fakat, savaş ve barış kadar da rezalet değildi.
  • turk yunan yapimi olmuş, beğendim dediğimdir.

    oyun çok güzel, güzel bir deneyim oldu benim için. öteki hali çok ağdalı ve izlemesi çok zor geliyor. hiç romantik biri değilimdir... ama o juliete o romeo olmuş mu? kıvırcık saçlı çocuk daha uygun olurdu bence. romeo genç bir arkadaş okur filan tamam kırılmasın ama yok olmadı. o juliet o romeo için ölmez.
hesabın var mı? giriş yap