55226 entry daha
  • çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüm
    bir çiçeğe tutundum düşerken, ordayım hâlâ
    sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı
    nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle
    zaman benim işte, nesneleşiyor tüm anlar
    dursam ölürüm paramparça olur dünya
    çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüğüm
    uçurum diyordun bir aşk uçurum özlemidir
    bırakıyorum öyleyse kendimi sesinin boşluğuna
    tutunabileceğim tüm umutları görmiyeyim için
    gözlerimi bağlıyorum geceyi mendil yaparak
    (gözlerim bir yerlerde daha bağlanmıştı, bunu
    unutmuyorum unutmuyorum unutmuyorum hiç)
    bir rüzgâr esse ellerin fesleğen kokuyor
    kırlangıçlar konuyor alnına akşamüstleri
    bu yüzden bir kanat sesiyim yamaçlarda
    üzgün bir erguvan ağacıyla konuşuyorum
    ayrılığın zorlaştığı yerdeyim ve dalgınlığım
    bir mülteci hüznüne dönüyor artık bu kentte
    çocuksun sen alnına kırlangıçlar konan
    bir bulutun peşine takılıp gittiğimiz yer
    okyanus diyelim istersen ya da sen söyle
    batık bir gemiyim orda, seni bekliyorum
    upuzun bir sessizliğim fırtınalar patlarken
    gövdem köle tacirlerinin barut yanıkları içinde
    ve gittikçe acıtıyor yaralarımı tuzlu su
    çocuksun sen, büyümek yakışmazdı hiç
    gülüşünün kokusuyla yeşerdi bu elma ağacı
    (soluğunun elma kokması bundandı belki)
    bir elma kokusuna tutundum düşerken
    sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı
    nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle
    çocuksun sen, çocuğumsun
    (bkz: ahmet telli)

    bir şiir olsun için söylemiyorum, ama ellerin fesleğen kokardı.
229 entry daha
hesabın var mı? giriş yap