170 entry daha
  • ankara'da temsil edilen türk-yunan ortaklaşa yapılan oyunu deneyimledim. her şeyde önce oyun üç dilde oynanıyor ve üst yazı var. operadan alışkın olmama karşın bu oyun opera değil tiyatroydu. o yüzden takip etmek aşırı zordu ki yer yer çeviri hataları vardı. o kadar kötü geliyordu ki üst yazı bazen geç geliyor, bazen erken gösteriliyor, bazense hiç girmiyordu. o yüzden ingilizce kısımlar için üst yazıyı okumayı bıraksam da yunanca olan kısımlar için mecburen okudum, en azından okumaya çalıştım.

    teknik sorunları bırakıp oyuna gelirsem ilk perdesi bence olmamış, gerçekten yüzümde anlamsız bir tavırla izledim. kullanılan müzikler olsun, dans gösterileri olsun, bazı sahneler olsun buram buram absürtlük kokuyordu. oysa oyunun adı "rome ve juliet" olduğu için klasik metne daha sadık bir şey beklerdim. ikinci perde için hiç umudum yoktu, ama birinci perdeden çok daha iyiydi. oyunun adı "romeo ve juliet" olmasa, gelişme ve sonuç kısımları da bu kadar iyi yazılmış olmasa ve sezonda gösterilen bir oyun olsaydı muhtemelen kapalı gişe oynamazdı. ikinci perde alıyor götürüyor; ama ilk perdenin ağızda bıraktığı o kekremsi tadı silemedi bende.

    oyunculara gelirsek yunan oyuncuların hiçbirini tanımıyordum. juliet'i oynayan oyuncuyu diğerlerinden biraz daha iyi buldum. benim tanıdığım isimlerden fare kapanı'nın christopher wren'i, sefiller'in mösyö thenardier'i rolünden bildiğim şevki çepa ve behzat ç'nin tahsin müdürü eray eserol vardı. belki daha önce tanıdığımdan biraz yanlı düşündüm, belki de gerçekten öyle bilmiyorum; diğer oyunculardan bir adım daha öndelerdi.

    dekor konusunda söyleyecek çok fazla bir şey bulamıyorum çünkü ortada duran ve zaman zaman köprü, zaman zaman malikane, zaman zaman juliet'in balkonu, zaman zaman aile mezarlığındaki tabutlar olan uzun, dönen bir kutudan başka bir şey yoktu. efektif kullanılmıştı ama daha fazla dekor beklerdim açıkçası.

    ben ilk perdeden ötürü nötr kaldım oyuna. çok daha iyisi için tiyatro değil ama bale olanından.
  • husumetli iki ailenin çocuklarının aşkını anlatan bir feodalizm hikayesi.
    okuyanın, izleyenin kendini entelektüel çembere dahil ettiği lakin aynı hikayenin doğu versiyonunu duyduklarında gerici-asiret-feodalite yaftasıyla kendini tatmin ettiği bir hakikatin bu bütününe tiyatral demek isterim!

    sanat sevicileri için renkler de iklimlere göre değişiyor!
  • geçen gün akm'de ingilizce, yunanca ve türkçe olmak üzere 3 farklı dilde seyretme şansı buldum. husumetli iki ailenin genç çocukları romeo ve juliet, juliet'in babasının verdiği bir davette karşılaşıp aşık olurlar. hikaye böylece başlar.

    3 farklı dil seçeneği bulunduğunu bileti alırken fark etmedim. keşke detaylı baksaydım. en ön sıradan bilet alayım diye 1 ay önceden aldım. üst yazı olayı bayağı kötü oldu. yazıyı takip edeyim derken boynumun ağrısı şöyle dursun, oyuncuların jest, mimik bütün hareketlerini kaçırdım. bir nevi radyo dinliyormuş gibi oldu. üst yazıyı tepeye koymak yerine sahnenin arkasından bir şekilde akıtabikirlerdi. henüz ilk perde bitmeden terkedenler oldu. ben perde arasını bekledim. ilk perde 1.5 saat sürdü. içinde yunanca olmayan bir gösterimine denk gelirsem tekrar gideceğim.
  • akmde dün akşam izkediğimdir.

    türk yunan ortak yapımı ve modernize edilmiş haliyle ben beğendim. müzikler, ışık, juliet çok güzeldi.
  • binlerce kez beter olsun gece. senin ışığın yoksa...
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap